Seth MacFarlane çok değişik bir adam. Fena eğitimli ve zeki birisi. Çoğumuz onu ana olarak 'Family Guy' ve
'American Dad' ile tanıyoruz. Bir de bir zamanlar önce internette bir saate yakın bir motivational videosu geziyordu bir okulun mezuniyetinde yaptığı konuşmayı içeren. MacFarlane ilk defa İbrahim Tatlıses stili ile kendisi yazıp, yönetip, üzerine bir de oynadığı film projesi TED ile beyazperdeye adım attı.
TED, Boston yakınlarda oturan bir ailenin tek çocuğu olan John Bennett'in yılbaşında aldığı oyuncak ayının canlanmasını dilemesi ve dileğinin gerçek olmasıyla başlıyor. Aşırı derecede paniğe neden olan Ted, bir süre sonra dünya çapında ün kazanıyor, talk show'lara çıkıyor, insanlara imza dağıtıyor. Bir yandan da sekiz yaşından beri beraber olduğu arkadaşı John'u hiç bırakmıyor. John, 35 yaşında, kız arkadaşıyla çıkmalarının dördüncü yıllarını kutlamaya hazırlanırken, boş boş evde oturan Ted sorun olmaya başlıyor ve olaylar komik bir hal alıyor.
MacFarlane tadının eksik olmadığı, vurucu, utandırıcı, ağır ama bir o kadar da gülmelik esprilerin havada uçuştuğu, Family Guy konseptine çok uyan bir yapım Ted. Özellikle ikili dialogların ortasında, konuşma ile ilgili kısa bölümlerin sıkıştırılması, olayların çok hızlı gelişmesi, olabildiğine ünlü yan karakterin hikayeye bir anda manasızca dahil olması bende aşırı bir şekilde Family Guy'ın film versiyonunu izliyormuşum hissi yarattı. Ya da MacFarlane'i sadece o dizi ile tanıyor olmam bunun bir sonucu.
Hoşça vakit geçirilecek, sevgili E.T.'nin de dediği gibi 'Abi baya güldüm ya açıkçası.' dedirtecek, garip bir şekilde 5 dakikada Ted'in canlı olduğuna inandıran, diğer olayların daha da garip geldiği güzel bir film kendileri.
*Aliens Android benzetmesi muhteşemken, Flash Gordon hikayesi geçmişten bambaşka anıların hortlamasına neden oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder