Werner Herzog başlı başına garip bir yönetmen. O kadar garip ki kendisine çok ayrı ve zıt duygularla yaklaşılıyor. Herzog'un frekansını biraz olsun (!) tutturanlar Herzog'u çok tutarken, diğer kesim (ki sanıyorum çoğunlukta olan kesim) Herzog'tan nefret ediyor. O kadar garip ki hatta, Herzog'un teknik ekibi bile sevmezmiş onu genelde, filmlerinde çekmeyi reddettikleri sahneler olurmuş rivayete göre, Herzog kendisi çekermiş oraları.
Herzog benim için zararsız, saf ve birşeyleri bize canla başla anlatmaya çalışan değişik bir adam. Anlattığı çoğu şeyi ben de anlamakta güçlük çekiyorum, hatta sıkılıyorum bazen; ama filmleri/belgeselleri o kadar garip bir kimyaya sahip ki, tam açıklayamadığım havalara sokuyor beni, bu da hoşuma gidiyor açıkçası.
1977 yapımı 'Stroszek', Herzog'un kendi işleri arasında favorilerinden. Filme tam olarak bir film demek çok doğru olmaz diye düşünüyorum, zira filmde oynayanlar aktör değiller, sahneler de çok spontane. Evet ilerleyen bir senaryo var; ama film bana bir tiyatro provası havasını hissettirdi gibi, birşeyler oynanıyor; ama oyuncuların doğal hallerini de rolleri kadar görebiliyoruz. Ya da ben öyle hissettim, bilemiyorum.
Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; alkolik odak figürümüz Bruno S., hapishaneden yeni çıkar ve eski komşusu Herr Scheitz tarafından hala kendisi için tutulan evine döner. Yolda bara uğrayan abim, öncelerden tanıdığı Fahişe Eva'yı görür ve onu pazarlayan adamlardan şiddet gördüğüne tanık olur. Eva'yı eve alır, Bruno S. , Bay Scheitz ve Eva normal yaşam sürmeye çalışırlar. Eva'nın peşini bırakmayan pazarlamacı(!) amcalar Bruno'yu da taciz etmeye başlayınca, Eva ve Bruno zaten Amerika'ya gidecek olan Bay Scheitz'ın yanında Amerika'ya gitme kararı alırlar. Wisconsin'de yeni bir hayat onları beklemektedir.
Kendisini oynayan Bruno S. aslen aktör ve müzisyen bir kişilik. Karakteri, hareketleri ve tavırları da Herzog için biçilmiş kaftan; çünkü kendisi de bir o kadar garip. Güzel bir rastlantı olarak, önceleri !f Ankara'da gördüğüm La Leggenda di Kaspar Hauser'in hikayesini tanımak amaçlı Herzog'un the Enigma of Kaspar Hauser önerilmişti yine blogta, o filmde de Kaspar'ı Bruno S. canlandırıyormuş, bu yüzden o filmi daha da merak ettim.
Bir de filmi benim için daha da ilginç kılan başka bir özellik daha var. Zamanın sevdiğimiz serseri müziği gruplarından Joy Division'ın efendi solisti Ian Curtis, söylenene göre intihar ettiği gece ölmeden önce bu filmi izliyor, hatta bir de Iggy Pop dinliyor. Film elbette intihar mesajları vermiyor; ama pişmanlık, hayallerin yıkılması ve sonrasında gelen bunalımın bir analizini yapıyor bence. Başlarda bahsettiğim gerçekçilik durumu, biraz daha ciddiye alanlar için konuyu daha etkili yapabilir sanki.
Herzog'u beğenenler için harkulade rahat bir film olmakla beraber; Herzog'u tanımak için bence uygun bir giriş filmi Stroszek. Beğenmeyenlerin mümkün olduğunca uzakta durması bence herkes için daha iyi olacaktır.