Kendinizi çok yetersiz, etkisiz, bilgisiz, söylediklerinizi anlamsız hissettiğiniz zamanlar oluyor mu? Sanıyorum eskiden, çocukken daha sık yaşadığımız bir his bu. Büyüdükçe olgunlaşmamız, daha çok şeyi başarabilmemiz, daha fazla sorumluluk alabilmemiz gerekiyor. Bizden bu bekleniyor, biz de böyle olmak istiyoruz. Belki de çocukken çabucak büyümek istememizin nedenlerinden biri bu. Daha çok şey öğrenip, daha fazla güç kazanıp bu hislerden kurtulmak istiyoruz. Büyürken en büyük isyanlarımızdan biri bu konuda oluyor, artık yeterli olduğumuzu, karar verebildiğimizi, bir şeyler başarabildiğimizi göstermek, kanıtlamak istiyoruz (en çok da kendimize). Sanırım bu yüzdendir ki büyüdüğümüzü sandığımız günlerde başımıza bir şeyler geldiğinde, benzer duyguları yaşadığımızda çocukken olduğumuzdan daha derin korkuyoruz, daha çok yıkılıyoruz, daha çok üzülüyoruz. Yılları boşuna yaşamış gibi hissediyoruz, kazandığımız, başardığımız şeylerin boş olduğu sanrısına kapılıyoruz. Aslında kendimizi bir çocuk gibi hissediyoruz; çocukluğun o güzel anlarından, masumiyetinden, neşesinden arınmış bir çeşidi.
"Bizim Büyük Çaresizliğimiz" 2 yakın dostun hikayesi. Ender ve Çetin, lise yıllarında tanışmış, yakın dost olmuşlardır. Ara ara ayrı yaşamışlardır; biri Ankara'da, öteki İstanbul'da, ya da biri Türkiye'de, öteki yurt dışında. Ama bu ayrılıklar onları koparmamış, daha da yakınlaştırmıştır. Zaman geçer, ikisi de Ankara'da, birlikte yaşamaya başlar. İki orta yaşlı dostun evine bir gün bir misafir konuk olur. Liseden yakın başka bir arkadaşları, Amerika'ya giderken, üniversiteye giden küçük kız kardeşini bırakacağı kimsesi yoktur, Ender ve Çetin haricinde. Hikaye başlar, Nihal, Ender ve Çetin'in evine taşınır.
Ender ve Çetin, hayatın "kazananlar" listesine hiçbir zaman tam olarak girememiş iki karakterdir. Gerek gönül ilişkileri, gerek sosyal ilişkileri, gerek işleri... Herhalde en büyük başarıları, gerçekleşmiş en büyük hayalleri birlikte yaşamaktır. Nihal'in ikilinin hayatını nasıl etkilediğine, yavaş yavaş düzenlerinin nasıl değiştiğine şahit oluruz. Ender ve Çetin, çocukluğun eksikliklerini kapatmak için çabalamamış, kendilerini eksiklikleriyle kabul etmiş, o şekilde yaşamışlardır. Yine de büyüklere ait o acımasız duyguyu, "büyük çaresizlik" i onlar da tadacaklardır.
"Bizim Büyük Çaresizliğimiz" 2004 yılında Barış Bıçakçı tarafından yazılmış bir roman. Kitap, Ender'in ağzından, Çetin'e yazılmış bir mektup niteliğinde. Nihal'in eve gelmesi ile yaşadıklarını, geçirdikleri günleri değerlendiriyor Ender. Bir yandan bugünü, bir yandan geçmişi anlatarak ikilinin hikayesini derin bir duygusal yoğunluk ile veriyor. Kitabın isminden anlaşılacağı üzere de hikaye dönüp dolaşıp ikilinin çaresizliklerine dem vuruyor.
"Bizim Büyük Çaresizliğimiz" aynı zamanda 2011 yılında, Seyfi Teoman tarafından çekilmiş, kitabın uyarlaması olan filmin de ismi. Başrollerde Ender ve Çetin olarak İlker Aksum ve Fatih al, ve Nihal olarak Güneş Sayın oynuyor. Filmin senaryosu Barış Bıçakçı ve Seyfi Teoman tarafından yazılmış. İstanbul Film Festivali'nde "Radikal Halk Ödülü", "Jüri Özel Ödülü" ve "En İyi Görüntü Yönetmeni" ödüllerini almış. Film, kitaba birebir sadık gidiyor. Öyle ki filmi izlerken kitabı tekrar okumuş gibi oluyorsunuz, Barış Bıçakçı'nın cümleleri gözünüzün önünde canlanıyor. Öte yandan çıkarılmış sahnelerde de görebildiğimiz üzere filmin senaryosu ve kurgusu üzerinde çalışılırken çaresizlik duygusunun iyice vurgulanması üzerinde durulmuş. Çıkarılmış sahneler hep neşeli, renkli sahneler.
Çaresizliğin üstünde bu kadar çok durunca filmin ve kitabın depresif, karanlık bir hikaye olduğu düşünülmesin. Bahsi geçen çaresizlik ızdırap dolu, yakıcı, umutsuz bir çaresizlik değil. Giriş kısmında anlatmaya çalıştığım, daha çocukça, daha yumuşak, daha şaşkın bir çaresizlik. Tıpkı hikayenin geçtiği uzam, Ankara gibi, durgun, sakin, melankolik. Zaten gerek karakterlerimiz, gerekse de yazarımız Barış Bıçakçı örnek birer Ankaralılar.
Sanırım son sözü kitabın arka kapağına söyletmek bir kez daha daha uygun olacak. Bakalım yayıncının tercih ettiği alıntı sizi kitaba ne kadar çekecek?
"Nihal'e başından beri olduğumuzdan farklı göründük. Böyle gerekmişti. Koruyucu, kollayıcı, soğukkanlı, ne yapması gerektiğini bilen, Nihal düzgün yürüsün, üniversiteyi uzatmadan bitirsin, yaşadığı felaketten makul adımlarla uzaklaşsın diye asfalt döşeyen iki orta yaşlı, deneyimli erkek. Biri göbekli, diğeri kel."
(Film müziklerini yapmış olan Sakin grubundan, filmin fragmanı tadında bir klip)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder