19 Mayıs 2012 Cumartesi

Neil Gaiman - Sandman


Neil Gaiman, Sam Keith ve Mike Dringenberg tarafından yaratılan Sandman çizgiroman serisinin her cildinin başında dünyaca ünlü yazar, eleştirmen, düşünür ve müzisyen insanlar önsözlerine aşağı yukarı genellikle şu temayla başlıyorlar; "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum, ama Sandman çok iyi."

Ben de nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim, Sandman son zamanlarda aklımı oldukça çelen, rüya, deja-vu, hayal, rastlantı, entropi gibi ebedi kavramlara çok farklı bakmamı sağlayan bir DC-Vertigo çizgiroman serisi. Ve iyi.

'Var' ve 'Yok' terimleri yeni isimlendirildiğinde hayatlarına başlıyor 'Endless' ailesi. En büyük ağabey Kader (Destiny) kalktığında varoluş-başlangıç, ardından Ölüm (Death) uyandığında karşıtlığı dengede tutmak için 'son' anlamlanıyor. Olmanın-oluşturmanın ilk taslağı 'hayal' ise pratoginistimiz Düş'ün (Dream) sorumluluğuna bahşediliyor. Ardından Yıkım (Destruction), ikiz kardeşler Haz (Desire) ve Umutsuzluk (Despair) ve son olarak Hezeyan (Delirium) kardeşlerin varoluş sürecini tamamlaması ile bildiğimiz düzen, başından itibaren işlemeye başlıyor. Gaiman'ın klasik izleyişinde olduğu gibi mitolojik bir evrende geçen hikayede Endless ailesi, Tanrılardan, dinlerden, bilimden, algıdan tamamen bağımsız 'Oluşumlar' olarak bize tanıtılıyor. 

Çok spoiler vermemek amaçlı sadece ilk cildin ilk fasikülünün kısa bir özetini geçeceğim. Düş, 20. yüzyıl başlarında bir kültün ayini sırasında oyuna getirilir ve hapsedilir. Yetmiş yıl sonra tutsaklığı sona erer ve kendisini hapsedenlerden öç alıp, yıkım ve boşluğun içine düşmüş Düş Diyarını yeniden kurmaya başlar. Sonrası 10 ciltlik (75 sayı) ana hikaye ve bir onun kadar yan hikayeleri anlatan sayılarda. Aklımdayken, özel sayı olan 'Ramadan' bölümü, ana hikaye dahil en beğendiğim bölümlerden bir tanesi, yan ciltler de bir o kadar iyi yani. Hatta Türkiye'de 11'nci cilt olaran basılan Endless Nights da kardeşler hakkında geçmiş bilgiler vererek yine beni oldukça etkiledi. 

Hayatta kafa yormadığımız, bazen dikkat bile etmediğimiz etmenlerin nedenlerini Gaiman Endless kardeşler ve diyarlarıyla, güzel bir incelikle bize aktarıyor aslında. Bir kabile reisini elde etmek isteyen kadının yaptığı cilvelerin altındaki Haz olgusundan tutun da, İki Şehrin Hikayesi adlı eserin altındaki Şehrin Rüyasını Düş ile anlatması ya da tecavüzlükle suçlanan bir pederin adil olmayan dünyaya yenilişini Umutsuzluk ile bağlantısına kadar her şey nezih ve detaylı bir işleyiş üzerine kurulmuş. 

Tabi bu kadar ağır bir metnin yanında eğlenmeye yer yok mu? Pek tabi var, Şeytan'ın kendi görevini analiz etmesi, İskandinav Tanrılarının olaylara büyük ölçüde karışması, ana antigonistlerden birinin Medusa ile vücut birleştirmesi, Genç Güneş'in dünyaya hayat vermeden önce Düş'ten destek istemesi gibi hoşa gidebilecek, küçük yan ayrıntılar da serinin sürekliliğini arttırıyor. 

Bir başka önemli husus da serinin çizgisi. Stabil giden çizer ekibi bir süre sonra dallanıp budaklanıp bir çok kişiyi davet ediyor seriye, Murat'ın anlattığı Milo Manara (ki kendisi Desire'ın hikayesini şekillendirir, çizgisi bu kadar yakışabilirdi.) gibi bir sürü kendine has çizimleriyle Sandman serisine yakışır bir şekilde hayat veriyorlar. Çizgisinin sürekli değişmesi ilk olarak karın ağrılarına neden olmuştu bende; fakat sonraları çok alıştım ve hoşuma gitti açıkçası. 

Kısa bahsin kısa özeti; Eğer çizgiromandan hoşlanıyorsanız, Gaiman'ı da tutuyorsanız, Sandman en güzel örneklerinden. Üzerinde konuşulacak, tartışılacak çok konu var. Söylemeyi unutmadan, kendisi çok ağır ödüllü bir seri bu arada, ödüllerin üzerine de en iyi DC serilerinden biri olarak kabul edilmekte. Böyle birşey duruyorken, kaçırılmaması lazım. 

*Bir de adettenmiş; favori kardeş söyleniyormuş. E.D. Death demişti vakti zamanında. Benimkisi kesinlikle bu sağdaki hanım kızımız olan Delirium.