Aslı Tohumcu, Türk edebiyatının son zamanlarda ses getiren isimlerinden birisi. Kendisi Milli Eğitim Bakanlığı'nın başlattığı "Yazarlar Okulda" projesine "Abis" isimli ilk kitabı ile dahil olmuş, ardından kitapta gençlerin gelişimini olumsuz etkileyeceği iddia edilen ifadeler yer aldığı için bu kitabı projeden çıkarılmış. Benim kendisi ile tanışmam, kendisinin bir "Afili Filintalar" yazarı olmasıyla başlamıştı. Ardından gel zaman git zaman, Sabitfikir dergisinin 2011yılının en iyi romanları listesinde afili ablamızın "Taş Uykusu" romanının yer aldığını okuduk. Afili Filintalar'daki birkaç yazısıyla kesinlikle okumaya değer olduğuna karar verdikten sonra "Taş Uykusu" na bir göz atmak gerektiğini düşündüm. Kitabın arkasındaki tanıtım yazısı ise kitapla ilgili, kendisini okumamı sağlayan yeterli malzemeyi sağladı bana:
"İstanbul'da ya da Erzurum'da, Hatay'da ya da Muğla'da, belediye otobüslerinde balık istifi yolculuk eden insanlar. Otobüsün arkasında, en beyefendi haliyle dikilen orta yaşlı bir adam. Sıradan bir emekli. İşine giden bir kadın. Dudakları sürekli kıpırdayan bir altıncı sınıf öğrencisi. Bir şemsiye satıcısı. Eli kolu sürekli oynayan, yakası paçası dağılmış bir adam. İçlerinden biri çocuğunu öldürmüş olabilir mi? Sübyancılıkla suçlanmış... Kocasının tecavüzüne uğramış... Şoföre uzatılsın diye verilen akbilleri cebine indirmiş... Taş Uykusu, ... günümüz Türkiye'sinin şiddet yüklü yüzünü hüzünlü bir fotoğraf karesine çeviriyor."
Yağmurlu bir İstanbul gününde, bir otobüs yolculuğuna çıkarıyor bizleri "Taş Uykusu". Boş otobüse şöförün düşünceleriyle giriş yapıyoruz. Her durakta yeni yolcular biniyor otobüse, her yeni yolcuyla da yeni bir dünyaya, yeni düşüncelere açılıyoruz. Otobüs kalabalıklaştıkça bir kişinin iç dünyasından ötekisine çakışmalar yoluyla geçiyoruz; hatırlayanlar için Snatch'in açılış jeneriği gibi. Mesela otobüs şöförünün düşünce akışını bir arkadaşına el ederken bırakıyoruz, akşam oğluna el edip yanına çağıran kasabın düşünce akışına geçiyoruz. Kasabı, kestiği etleri düşünürken bırakıyoruz, türbanlı kadının karşısında oturan kıza, etini gösterdiği için sarfettiği düşünceleriyle devam ediyoruz. Hergün karşılaştığımız, her çeşit insan var otobüste. İşsizi, sürekli mesajlaşan kızı, emeklisi, yaşlı teyzesi, hırsızı, öğretmeni, öğrencisi, serserisi, gazetecisi... Herkesin kendine göre sorunları, acıları, korkuları, beklentileri var. Aynı zamanda da herkesin de etrafındaki başka insanlarla ilgili fikirleri, tahminleri, ön görüleri, sıkıntıları, nefretleri, öfkeleri var. Zaman ilerliyor, otobüs kalabalıklaşıyor, otobüs doldukça kişi sayısı, düşünce sayısı, dünya sayısı, ilgi sayısı, öfke sayısı artıyor ve en sonunda da büyük final...
Bir solukta okuyacağınız, kendinizden ve çevrenizden, hatta hergün bindiğiniz otobüslerden çok şeyler bulacağınız bir kitap "Taş Uykusu". Türkiye'de geldiğimiz noktayı, bir üst çerçeveden ele alabilmek açısından iyi bir fırsat sunuyor. Aslı Tohumcu'nun Afili Filintalar yazılarına ve kendi şahsi sitesine, buralardan ulaşmak mümkün.
"Pis kokuyor. Her mevsim böyle bu. Değişmiyor. Birçok şey gibi. Koklamayı
ne zaman bıraktı, hatırlamıyor. Saymayı bıraktıktan çok sonraları, o
kesin. Sadece saymayı mı, yanıt vermeye yetişmeye de çalışmıyor epeydir.
Bunun insanları sinirlendirdiğinin farkında ama yapacak şeyi yok. Aksi,
bir çene ishali..."
Taş Uykusu, 7. sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder