Biletleri 1 ay öncesinden tükenmiş bir konser bu bahsettiğimiz. 2006 yılı, Amerika'da kurulmuş bir grup Beirut. Çıkış şehri, en güzel şarkılarından birinde de anlatılan Santa Fe, New Mexico. Zachary Francis Condon isimli, Santa Fe'li abimizin kurduğu, şimdiye kadar 3 albüm, 5 EP (extended play - 1'den fazla şarkı içeren ama albüm olarak değerlendirmek için de yeterli sayıya ulaşamamış albümsüler) çıkarmış bir grup. Kendisi bir jazz trumpetçisi olan Zachary abimiz, wikipedia'nın söylediğine göre 17 yaşında abisiyle bir Avrupa gezisi yapıyor. Zaten bir sinemada çalıştığı zamanlarda Balkan müziğine (Goran abimiz), Fellini aryalarına ve Sicilya cenaze bandolarına ilgi duyan Zach, Avrupa dönüşünde edindiği tecrübeler sonucu kendi kendine kayıtlar yapmaya başlıyor ve 2006 yılında Beirut grubu ile albümler çıkarmaya başlıyor.
Yanlış olmasın ama 2007 yılından sonra ikinci gelişleriymiş Beirut'un İstanbul'a. 6 kişilik bir orkestra ile çıktılar sahneye; arka üçlüde bir bateri (ve türlü türlü vurmalı çalgılar), bir bas gitar (ve bir de kontrabas aldı eline ara ara) ve bir akordeon (bir yandan da piyanonun başına geçti bazı bazı), ön üçlüde bir trompet (galiba bu abi de bir iki şarkıda piyanoya geçti), Zach (bazen trompet, bazen ukulele, tamamen vokal), ve üflemeli eline aldığı birkaç bir şeyi (Tuba, trombon, arada o da piyanoya geçti sanıyorum) çalan abiler unutulmaz bir akşam yaşattılar bizlere.
Cuma günü kötü süprizlerle başladı. İstanbul beklenenden çok daha soğuk ve yağmurlu bir günle karşıladı biz Ankaralıları. Gökyüzünde ufka kadar uzanan gri bulutlar, konserin akıbeti konusunda olumsuz düşüncelere yol açtı. Neyse ki öğleden sonra önce yağmur dindi, konser saati yaklaştıkça da yağmur bulutları hafiften dağıldı ve hava da sonbahar sonu soğuğundan sonbahar başı soğuğuna doğru bir geçiş yaparak sevindirdi bizi. Aynı saatlerde Harbiye'de gerçekleşen Duman-Büyük Ev Ablukada konserinin de etkisi büyük olsa gerek, İstanbul trafiği tam bir felç altındaydı. Zar zor varabildik Kuruçeşme Arena'ya. Konser alanına geldiğimizde adını, sanını bir türlü bulamadığım, Balkan türküleri çalan neşeli bir ön grup çoktan kendi performanslarını yarılamışlardı. Özellikle grubun lideri olarak görünen davulcu abim kendince baya iyi bir performans sergiledi; fakat ne yazık ki zaten ön grubun çıkacağını bilmeyen, etkinliği 9.15'de başlayacak diye bilen seyirciyi yeterince coşturamamaları kendilerinde gözle görülür bir hayal kırıklığı yarattı. Davulcu abim "sizi ne yaparsak yapalım coşturamayacak mıyız?" derken yenilgiyi kabul eder gibiydi. Yine de hoş, eğlenceli, bilindik şarkılar ile Beirut'a iyi bir hazırlık süreci yaşattılar.
Konser tam anlamıyla enfesti. Beirutgil zaten çok sevimliydi; hep güleryüzlü, gömlek-pantolonlarıyla tarzlarına uygun uslu kıyafetleri, "teşekkürler" ile başlayıp her şarkıda bir iki harf değiştiren selamlamaları, sürekli enstrüman değiştiren üyeleri ve insana huzur, neşe duyguları aşılayan müzikleriyle çok güzel bir akşam yaşattılar. Seyirci öylesine mest oldu ki 2 kere geri çağırdılar grubu. Beirut'da bizleri kırmadı, her bisinde (gidermiş gibi yapılıp geri dönüp çalınan şarkı) 3'er şarkı çaldılar. Konser arasında (her sanatçının, her konserinde dediği üzere) şu anda burada olmaktan çok mutluyuz, şu anda dünya üzerinde olmak istediğimiz başka bir yer yok demeleri bizi ne kadar mutlu ettiyse, konser sonrasında twitter'da paylaştıkları "Istanbul, you have entered our top five shows of all-time list. Thank you." mesajı da bir o kadar sevindirdi, gururlandırdı. Bütün şarkılarını çok iyi bilmediğimden ve konserin üstünden biraz zaman geçmesinden hangi şarkıları çaldıklarını tam sıralayamayacağım ama Almanya'daki şarkı listesini buldum, baya tanıdık geldi bana. Sanıyorum ki benzer bir şarkı listesi çaldılar bu konserde de.
Sanıyorum-inanıyorum ki Beirut'un da bizim kadar zevk aldıkları bir konser oldu bu. İstanbul boğazına karşı konser vermek de eminim İstanbul boğazına karşı Beirut dinlemek kadar zevklidir. Kuruçeşme Arena'nın otele dönüştürülecek olması, orada izleyebileceğimiz son konserleri izliyor olmamız ise sanırım günün tek hüzün kanağıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder