5 Nisan 2014 Cumartesi

Rama Serisi - Arthur C. Clarke


Arthur C. Clarke'dan heyecanla bir serinin daha sonuna geldim. Daha önceden "Bir Uzay Efsanesi" serisi ve "Cennetin Çeşmeleri" kitabını okumuş ve buradan kitapların beni ne kadar etkilemiş olduklarını paylaşmıştım. Clarke, bilim kurgu söz konusu olduğu zaman beni en çok heyecanlandıran isimlerden bir tanesi. Şimdiye kadar okuduğum kitaplardan gördüğüm kadarıyla bilim kurgu, çok hassas dengeler üzerine kurulu bir edebiyat türü. Güçlü bir bilimsel altyapı, sağlam bir hayal gücü, iyi kurgulanmış karakterler ve sürükleyici bir hikaye... Clarke'ın hikayeleri çoğunlukla bu kıstasların büyük kısmında en üst seviyede oluyor, belki sürükleyicilik hariç. Hikayeler genelde o kadar bilimsel, belgeselimsi oluyorlar ki bilimsel ayrıntıların içinde dolaşırken hikaye çok fazla ilerlemiyor. Her ne kadar kurgu okuyucuyu (özellikle de bilim kurguya meraklı bir okuyucuyu) kitaba sıkı sıkıya bağlıyorsa da hikaye bazen çok yavaş ilerleyebiliyor.




Rama serisi, Clarke'ın en bilinen, en çok sevilen serilerinden bir tanesi. Yıl 2130 olmuştur. 2000'li yıllarda astoronomi konusundaki bazı gelişmeler ileri düzey teleskopları zorunlu kılmıştır. Bu teleskoplardan bir tanesi Güneş sistemine yaklaşmakta olan bir gök cismi tespit eder. "Yunan ve Roma mitolojisi tükendiğinden dolayı" yeni tespit edilen gök cismine son zamanların popüler yaklaşımı olarak Hindu mitolojisinden bir tanrının ismi verilir: Rama. Rama, Jüpiter yakınlarından dünyaya doğru yöneldiği zaman kesin olarak tespit edilmiştir. Bir gök cismi değil, düzgün yüzeylere sahip, geometrik bir cisimdir Rama. Yani nam-ı diğer doğal değil, bir mühendislik ürünüdür. Nam-ı diğer evrende yalnız olup olmadığımız sorusu cevaplanmıştır. Evrenin bir yerlerinde bizden başka bilinç geliştirmiş canlılar da vardır. Rama'yı incelemek, analiz etmek, amacını öğrenmek, belki de ilk teması gerçekleştirmek üzere bir grup astronot ve bilim adamı görevlendirilir. Serinin ilk kitabı, benim için açık ara en iyisiydi. Clarke, Poe'nun "en büyük korku bilinmeyen korkusudur" düsturunu bilim kurguya uyarlıyordu. Rama içinde olaylar yavaş yavaş gelişiyor ve her olayla yeni sorular ortaya çıkıyordu. Rama'nın ve içindeki sistemlerin kimler tarafından ne amaçla yapıldığı ve neden Dünya'nın yakınından geçen bir yörüngede ilerlediği sorularının etrafında döndü, dolaştı. Cevaplar verme yolunda bazı gelişmeler oldu ama her gelişme yeni sorular getirdi. Kumandan Norton ve ekibini merak içinde takip ettik.

Rama serisini aslında 2 parça halinde düşünmek mümkün: İlk kitap ve geriye kalanlar. Teknik açıdan da bu ayrım doğru olur; ilk kitap Clarke'ın kitabıyken ikinciden dördüncüye kadar kitaplar Clarke ve Gentry Lee'nin ortak çalışmalarının ürünü. Arthur C. Clarke'ın Rama'nın devamını yazmaya, özellikle başka bir yazarla birlikte çalışmaya hiç niyeti yokmuş. Fakat kendisine tanıştırılan adam, Mars projesinin Görev Planlama Müdürü ve Galileo projesinin başmühendisi olunca işler değişmiş. Birlikte ikinci kitabı yazmaya girişmişler ve bu ortak çalışma 3 kitaplık bir seriye dönüşmüş.


Yıl: 2200. Birinci Rama buluşması Dünya'da köklü değişikliklere neden olmuştur. Sırf evrende kendilerinden başka akıllı canlıların olduğunu bilmek bile insanoğlunu pek çok açıdan değiştirmiştir. İkinci bir Rama uzay aracı tespit edilmiştir ve yörünge tekrardan Dünya yakınlarından geçmektedir. İkinci Rama ile buluşma ya da Rama ile ikinci buluşma için insanoğlunun hazırlanmak için bu sefer vakti vardır. İlk seferin tüm verileri incelenir, tüm dünyadan en üst düzey bilim adamları ve astronotlardan oluşan bir ekip kurulur. Rama az çok tanındığından bu sefer insanlar daha hızlı olabileceklerdir ve dolayısıyla daha çok bilgi toplayabilecektir. En azından umut edilen budur. İkinci kitabın birincisine göre en büyük farklılığı artık tüm karakterlerin, Clarke'ın kitaplarından alıştığımız üzere iyi, ahlaklı, ideal, üst düzey karakterler olmaması. Hikayeye 2. kitap ile gerek arada kalmış, gerekse de kötü niyetli bol bol karakter ekleniyor. Hal böyle olunca insanlarla, insan ilişkileriyle ilgili daha çok detay işleniyor hikayeye. Bu kitabın "bilimsel sıkıcılığı" nı başka boyutlarla  (entrika, gerilim, çapraşık ilişkiler...) seyreltiyor. Kimileri için olumlu bir gelişme bu, kitabı daha sürükleyici bir hale sokuyor (ve sanırım "herkesin mükemmel olduğu bir dünya da olmaz ama arkadaş" diye düşünenlere yarıyor). Öte yandan bilimsel ayrıntıları azaltarak benim gibi bir kısım okuyucuyu da hikayeden soğutuyor.



İkinci kitabın sonları ile başlayarak 4. kitabın sonuna kadar ise bambaşka bir hikaye anlatılıyor. Bir nevi uzay operası tadında, farklı farklı uzaylı ırklarla tanışıyoruz. Artık önceden sorulmuş soruların cevaplarını merakla beklemek yerine hikaye bizi nereye götürecek onun merakıyla sürükleniyoruz. Bilimsel ayrıntılar, hayal gücünün ürünleri sık sık gösteriyor kendini yine. Ama yazar bilimin yanında karakterleri üzerinden din, felsefe, sosyoloji gibi farklı konularda da sorgulamalar yapıp fikirlerini açıyor okuyucuya. Hele son kitabın sonuna geldiğimizde, artık hikayenin gideceği daha fazla bir yer kalmayınca Clarke resmen hikayeyi dondurarak bilim, din, varoluş, evren, zaman ve benzeri pek çok konularda düşüncelerini yazıyor. Hikayeden tamamen soyutlansa felsefi bir deneme kitabı çıkartacak kadar çok fikir atıyor ortaya ve öyle bitiriyor seriyi.

-Benim gibi- özellikle Clarke'ın kitaplarını sevenlerin özellikle ilk kitabına, bilim kurgu severlerin ise tamamına bir şans vermesi gereken, az bulunur başarıda bir seri Rama serisi. Kaçırılmaması gereken türden.

2 yorum:

  1. serinin ilk iki kitabını e-kitap sitelerinden bulup büyük bir zevkle okumuştum. ama son iki kitabı yıllardır nette bulamıyorum. keşke bir kitapsever taratıp eklese.. keşkeee...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son kitabın son bölümü, Clarke'ın Rama Senfonisi şeklinde epik sonlanıyor. Özellikle sahaflarda 4 kitap da bulunabiliyor. Bence basılısını edinmeye değer. Hatta belki İthaki Bilimkurgu Klasikleri bu sene başlayarak Rama serisinin tamamını yeniden basar.

      Sil