26 Nisan 2014 Cumartesi

Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri

Çok değil, 5-6 ay kadar önce heyecan içinde okuduğum bir çizgiromandan bahsetmiştim burada, Seyfettin Efendi'nin yayınlanmış ilk çizgiromanı "Yeditepe Canavarı". Devrim Kunter tarafından yaratılmış Osmanlı dönemi detektifleri Seyfettin Efendi ve arkadaşlarının ilk macerası, eski İstanbul sokaklarında süprizlerle dolu bir koşuşturmaya çekiyordu bizi. İlk hikayenin sonu yeni çizgiromanların geleceğini müjdeler cinstendi, Seyfettin Efendi'nin ileriki maceralarıyla ilgili verdiği bir tüyo ile sonlanıyordu kitap. Sıradaki hikaye için meraklı bir bekleyiş içine girdik biz de. Kısa bir süre içinde Seyfettin Efendi'nin yeni çizgiromanının çıkacağı haberi geldi. Ve "Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri" nisan-mayıs itibariyle raflarda.


İkinci "Seyfettin Efendi" kitabı, ilkinden farklı olarak uzun tek bir hikaye anlatmıyor, onun yerine 10 kısa öyküden oluşuyor. Bu öykülerden bazıları, basılmadan önce de Seyfettin Efendi'yi takip etmekte olanlar için yabancı gelmeyecektir. Daha önceden gölge e-dergi gibi internet üzerinden yayın yapan dergilerde yayınlanmış bir iki öykü de içeriyor albüm. İlk hikaye "Bir İntahar Vakası" bu tarzda bir hikaye mesela, ki kendisi benim okuduğum ilk Seyfettin efendi hikayesiydi. Ardından kimi tamamen Devrim Kunter tarafından yazılıp çizilmiş, kimi ise farklı yazarlar tarafından yazılıp Devrim Kunter tarafından çizilmiş öyküler geliyor. Seyfettin Efendi'nin Osmanlı'nın son zamanları ve Türkiye'nin ilk yıllarındaki çeşitli maceralarına konuk oluyoruz. Aslında tüm hikayeleri macera olarak adlandırmak da doğru sayılmaz. Taksim'deki Rus müdahalesini anlatan ya da Ab-ı Hayat arayışını konu alan hikayeler bir maceradan çok çözülmeye çalışılan birer sır perdesi kıvamında. Zaten söz konusu karakterimiz bir detektif olunca insan aksiyondan çok gizem, gerilim, polisiye bekliyor. Seyfettin Efendi de bu beklentileri -bir kez daha- fazlasıyla karşılıyor. Bir yandansa bilindik çizgiromanlara selamlarla bezeli hikayeler. "Bir İntihar Vakası" nın Seyfettin Efendi'si Batman'e yakın durarken "Yedi Uyurlar" hikayesi bir Hellboy macerası zenginliği ve fantastikliğinde. Özellikle Kadir Özen tarafından yazılmış "Yedi Uyurlar" ve Sadık Yemni tarafından yazılmış "Schrödinger'in Köpeği" hikayelerinin fantastik yapıları, Seyfettin Efendi'nin illa ki her zaman aynı tonda, aynı atmosferde bir detektiflik öyküsü kıvamında gitmeyeceğini gösteren ipuçları. Hal böyle olunca insan Seyfettin Efendi başka mecralardan tanıdığımız karakterlerle karşılaşır mı diye merak etmeden duramıyor. Mesela Efrasiyab'la, Abdülcanbaz'la ya da kim bilir, belki de Deli Gücük'le (Çizgiroman severlerin en büyük eğlencesidir, farklı yayınlardaki sevdikleri karakterlerin karşılaşması, Süperman'le Örümcek Adam, ya da Martin Mystere ile Nathan Never gibi, o yüzden böyle gereksiz fantazileri hoş görmek lazım).

Kitap olabildiğince dolu dolu, çok hoş ince ayrıntılarla bezenmiş. İlk olarak kendisi de bir yazar olan ve (yanlış bilmiyorsam) Ters Ninja isimli çizgiroman kültürü sitesinin sahibi olan Ege Görgün'ün ön sözüyle başlıyor. Kimi hikayelerin girişinde hikaye için gerekli ön bilgi anlatılmış (Hayat iksiri, Gılgamış destanı, palyaçolar, haşhaşiler gibi). Ara ara da Seyfettin Efendi dönemi reklamları ile renklendirilmiş. En sonda ise farklı çizerlerin Seyfettin Efendi çizimleri mevcut. Benim gibi İstanbul'da yaşamayıp Seyfettin Efendi sergisini gezememiş olanlar için "sergi ayağımıza geliyor". Hikayeler tükenip sondaki çizimlere dalınca bir çizgiromanın daha sonuna gelmiş olmanın hüznü kaplıyor insanı. Tabii ilk çizgiromanın sonunda hikayenin devamının geleceğinin ipuçlarının olması, Seyfettin Efendi ve arkadaşlarının daha sık sık raflarda yerini alacağı umudunu veriyor. Bir yandan ilk kitabı takip eden kronolojik bir hikayeyi, bir yandan da ikinci kitap gibi kolektif çalışmaların devamını merakla bekleyeceğiz.


Biraz kişisel dipnot (Okumasanız da olur): Macar bir arkadaşıma yıllar önce yazısız ve enfes olduğundan ötürü Bahadır Baruter'in "Ruhaltı" çizgiromanını hediye etmiştim. Şansa bakın ki o arkadaşımın bir arkadaşı (Futaki Attila) Macar bir çizgiromancıymış; o da bana çizerinden imzalı (ne yazık ki Macarca, ama olsun) bir çizgiroman getirmişti. Yazılarını okuyamasam da (google translate var, neden okuyamıyorsun. Otur, 2-3 günde çevirirsin tamamını, tembel adam) arada sırada açıp çizimlerini karıştırdığım, benim en değerli çizgiromanlarımdan biridir kendisi. Sevgili Devrim Kunter'in, imzalayarak gönderdiği "Seyfettin Efendi ve Esrarangiz Hikayeleri" yaratıcısı tarafından imzalanmış aldığım ikinci çizgiroman oldu. Tabii bu sefer dilini bildiğim ve ilgiyle takip ettiğim bir karakterin çizgiromanı olunca benim için çok daha kıymetli bir çizgiroman oldu, okurken sayfalarını açmaya bile kıyamadım resmen. Kendisine bu güzel jesti için ne kadar teşekkür etsem az.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder