26 Mart 2012 Pazartesi

Deli Kadın Hikayeleri

Mine Söğüt ablamızın 2011'de YKY'den çıkan kitabı "Deli Kadın Öyküleri". YKY'nin Ankara'daki kitapevini gezmeye gittiğimde hep gözüme çarpıyordu. Açıkçası çok çarpıcı bir kapak tasarımı, bir o kadar da ilginç bir ismi var. Fakat zaten okumak istediğim pek çok kitap olduğundan listeye yeni bir tanesini, hem de hakkında kapağının güzel olduğundan öteye bilgim olmayan bir tanesini eklemek için çok aceleci davranmak istememiştim. Ta ki bir gün futuristika isimli (şu anda virüs nedeniyle engellenmiş olduğundan bağlantı veremiyorum) sitede bu kitap üzerine Mine ablamızın bir söyleşisini okuyana kadar. Üstüne bir de YKY'deki satıcı abla bu kitabı aldığımı görünce pek bir heyecanlanınca (Ablacığım yeni bitirmiş okumayı, en kısa zamanda başlamam gerektiğini salık verdi bana. Hatta bundan sonra da okumam için birkaç kitap da söyledi) ben de meraklandım tabii iyice. Almanya'ya dönüşte de bol bol vaktim olacak nasıl olsa sunumu yapana kadar, başladım ben de.

Kitap 21 kısa hikayeden oluşuyor. Hikayeler neredeyse tamamen delirmiş kadınları (adına yakışır şekilde) anlatıyor. Tabii kitaba korku-gerilim-aksiyon çerçevesinde yaklaşmak yanlış olur. Delilik, intihar, cinayet, zaman zaman vahşet geçiyor kitapta. Hatta kitabın arka kapak cümlesi çok net tanımlamış hikayeleri: "Kalemini zehire, kana, cinnete, ölüme ve hayata aynı lezzetle batıran Mine Söğüt'ten unutulmayacak yirmi bir delilik hikayesi..." Yani olay Stephen King gibi korku öyküleri anlatmak değil, Aziz Nesin gibi toplumsal, sosyal öyküler anlatmak diyebiliriz. Tabii incelemenin konusu toplumdaki maktul kadınlar. Tam olarak deli kadınlar değil, daha çok deliren, delirmekten başka şansı olmayan kadınlar. Tabii bu şekilde yazınca da sanki sosyal incelemeymiş gibi durdu; o da değil. Sapına kadar şairane bir delilik içeriyor kitap. Öyle ki bazı öyküler gece yatmadan önce okununca kabus görmenize yol açabilecek cinsten. Kitaptaki öykülerden bir tanesi, "Sinekler Sevişirken" tiyatroya da uyarlanmış sanırım. Fakat hangi şehirde oynamış, ne zaman oynanmış tam olarak bilemiyorum.

Kitap "Delirerek ölenlere" ithaf ediliyor ve şu şiir ile başlıyor:

Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım.
Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret
Doğurmaya mahkum,
Çocuklarını kaybetmekle mühürlü,
Yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.
İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların
Delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım.
O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım.

Kitap boyunca öyküler arasında bize Mine Söğüt'ün şiirleri (sanıyorum ki tamamı toplanınca tek bir şiir oluyor, birbirlerinden bağımsız şiirler değiller yani) ve Bahadır Baruter'in çizimleri (internette okuduğuma göre evlilermiş de ikisi) eşlik ediyor. Kitabın kapak resmi de Bahadır Baruter'e aitmiş zaten. Kitabın okunmasını, resimlerin duvar resmi yapılmasını ve (mümkünse) tiyatro oyununun izlenmesini şiddetle tavsiye ediyorum.

(Şurada da tanıtım videosu varmış ama Almanya izlemeye izin vermiyor. Siz bakarsınız artık.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder