17 Mart 2012 Cumartesi

17. ODTÜ MT Geleneksel Rock Şenlikleri - Yasemin Mori ve Kara Orkestra

Buz gibi bir Ankara gününde, festivalin dördüncü gününde, ilginç insan Yasemin Mori'yi dinlemek amacıyla ODTÜ'deydik Deniz ile. Gezdik, dolaştık, Pınar'ın sınıfına gittik, yemek yedik...

Kapı açılış saat 16.00'da yazıyordu. Gittik sorduk, 17.30'da açılır dediler. Saat 18.45'de Deniz isyan etti, yeter artık, bilet paramızı geri alalım, gidelim, böyle rezillik olmamalı diyordu. Son bir 10 dakika bekleyelim dedik, 19.00'a doğru açtılar çok şükür kapıları. 2 gün önce Burak-ben-Pınar oturduğumuz koltuğun hemen yanındaki koltuğa bu sefer Deniz-ben-Pınar oturduk ve başladık beklemeye. Konserlerden bahsetmeden önce Müzik Topluluğu'na 1-2 giydirmek lazım. Bizi bunca saat kapıda bekletmeleri ilk olarak çok çirkindi. Bir şirket organizasyonu olsaydı insanlar isyan eder, yıkarlardı orayı. Öğrenci etkinliği olunca kendince şikayet edenler haricinde sorun çıkartan olmadı. Fakat yani yıllardır bu işi yapan adamlar, 17. festivali düzenliyorlar ve 17. festivalin de 4. gününde. Hala daha söyledikleri saatten 1.5 saat sonra açıyorlar kapıyı. Hem de ne bir özür dilemek, ne bir açıklama yapmak var. Kapı ne zaman açılacak diye soruyoruz, soundcheck bitince diyorlar. Yani soundcheck'in ne kadar süreceğini tahmin edemeyen adamların müzik topluluğunda işleri ne. afişe kapı açılış 4'te yazacağına 6'da yaz, soundcheck yetişmesin 7'de aç kapıyı, yine bir seviye. Ses sistemindeki bozukluklar (vokallerin sadece bir taraftaki hoparlörlerden gelmesi, vs.) konusunda topluluğa bir şey söylemenin çok anlamı yok, sonuçta söz konusu olan mimarlık anfisinin sıkıntıları, topluluğun değil. Fakat elektrik aksamındaki sorunlar, her grubun her şarkısında sesle ilgili taleplerde bulunması (sanki soundcheck alınmamış gibi), sahnede tüm festival boyunca müzik topluluğundan birilerinin sürekli bir şeylerle uğraşması, bir şeyleri düzeltmesi... ODTÜ Müzik Topluluğu'na yakışmayan, çok amatörce sorunlarla dolu bir festivaldi bence.

İlk grup olan Bitter çoğunlukla yabancı ağırlıklı gittiler (Its My Life, Take Me Out, Englishman in New York). Arada birkaç tane de kendi bestelerini çaldılar. Yaş olarak biraz küçük olmalarından dolayı haklarında gereksiz yorumlarda bulunanlar oldu (benim arkamda oturan küçük beyinli arkadaş gibi) fakat gerek çaldıkları her parçayı çok başarılı ve baya dinamik bir şekilde çalmış olmaları, gerekse de solistin ölçülü ve sempatik tavırları ile benden tam not aldılar. Kendi besteleri olan şarkılar da fena değildi. Albüm çalışması içindelermiş, sanıyorum ki başarısız bir albüm olmayacak bu. Tek sorun konser bittikten sonra solistin "biz sizinle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyoruz, herkes ellerini havaya kaldırabilir mi?" deyip seyirciyi fona alarak resim çektirmesiydi. Biraz amatörcene bir hareketmiş gibime geldi benim.

İkinci çıkan Mis Pis değişik bir gruptu. Gençler tip olarak baya ilginçti, takma bıyık takmış gibi duruyordular. Tamamen kendi bestelerini çaldılar. Besteleri kötü değildi, fakat açıkçası ben beğenerek dinlediğimi de söyleyemem. Böyle arada çalmayı bırakıp birkaç saniyede 1 nota basarak bir tarz gösterisi yapmaya çalıştılar ama bence çok da etkili bir sahne performansı değildi. Bir de seyirciye arkalarını dönmeleri, birbirlerine öpüşecekmişcesine yaklaşıp sallanmaları falan filan... Ben bir yerde konserleri olduğunu duysam gitmek için heyecanlanmam yani.

Üçüncü çıkan On Your Horizon sanıyorum ki Burak için en büyük hayal kırıklığı olacak: Baya başarılı bir post-rock grubu vardı sahnede. Klasik gitar-bas-bateri üçlüsüne bir de çello eşlik ediyordu ve baya iyi bir performans gerçekleştirdiler, baya alkış aldılar. Dediklerine göre klaviye gibi birkaç alet daha varmış fakat bu akşam göremedik onları. On Your Horizon'un tek sorunu ise solistin sürekli "şimdi ne çalacağımızı hiç bilmiyoruz" deyip, gidip grup arkadaşlarıyla konuşup "şunu çalıyoruz" diye geri gelmesiydi. Adamlar resmen çalacaklarının bir listesini oluşturmamışlar, hazırlanmamışlar yani festival için.



Son olarak festivalin kapanışını Yasemin Mori yaptı. Mükemmel bir konserdi. İlk albümün hareketli ve istek gören şarkılarını çaldı, yakında çıkacağını umduğumuz albümünden de birkaç bir şey sıkıştırdı araya. Görüldüğü üzere ikinci albümü de harika bir albüm olacak gibi. Tip olarak tam Tim Burton filmlerindeki "Helena Bonham Carter" tarzındaydı. Harika bir sahne performansı vardı. Sahne kimliğine uygun bir tarzda söyledi şarkılarını, bir yandan da aynı şekilde seyirciyle iletişim kurdu. Özellikle ilk albümünün en çok tutan şarkısı "Nolur Nolur Nolur" daki performansı dillere destandı. Tabii yanında çalan isimler de 2 gün önce Korhan Futacı ile birlikte çalan Kara Orkestra'nın aynısı olunca müzikal bakımdan da mükemmel bir konser oldu. Tek eksik, albümde çalan ve youtube'da göründüğü üzere bazı konserlerde de eşlik eden Korhan Futacı'nın kendisiydi. Ben çok ümitlenmiştim bu akşam da çıkar diye. Özellikle baterist abimiz Ediz Hafızoğlu gerek mükemmel bir baterist olmasıyla, gerekse de sempatik tavırları ve geri vokaliyle sahne performansında neredeyse Yasemin Mori kadar etkiliydi. Yasemin Mori konserinin tek can sıkıcı noktası ise seyirci oldu. Her şarkıdan sonra sağdan soldan şarkı isteği bağıran tipler çok rahatsız ediciydiler. Sessizlik anlarında "Yasemin!" diye bağıranlar da cabası. Yasemin Mori'nin "efendim, ODTÜ?" şeklinde cevap vererek o kişileri idare etmesi ise ayrı bir takdire şayandı.


Fazla uzattık festival anılarını. Neyse işte, böylece de bir Rock Şenliği'nin daha sonuna geldik.

2 yorum:

  1. Abi of, neden böyle postrock vb. aktiviteler benim gelemeyeceğim günlere denk geliyor ki?

    YanıtlaSil
  2. Çok da güzel grupmuş dinledim bandcamp'ten.

    YanıtlaSil