18 Ekim 2011 Salı

Mürekkep Yürek

Cornelia Funke bir çocuk kitapları yazarı. Ben daha önceden hiçbir kitabını okumamıştım ama Hırsızlar Kralı, Ejderha Süvarisi gibi çok sevilen kitapları varmış. Kendisinin dünya çapında bir yazar olmasını sağlayan ise Mürekkep Yürek ile başlayıp sonradan bir üçlemeye çevirdiği, Mürekkep Dünya üçlemesi.

"Mürekkep Yürek" adında bir kitapla başlıyor seri. Serinin ilk kitabının adı "Mürekkep Yürek" olduğu gibi ilk kitabın ana karakterlerinden bir tanesi de "Mürekkep Yürek" isimli bir kitap. Hikayemizin ana karakterleri bir kız ve kitap çiltçisi olan babasıdır. Başlarda anneyi öldü sanarız fakat ileriki bölümlerde (kitabın baya başlarında, yoksa buraya yazmazdım) olayların farklı olduğunu öğreniriz. Baba kızı daha çok küçükken ona "Mürekkep Yürek" isimli bir kitabı okurken kitabın bazıları haydut olan birkaç karakteri dünyamıza geçer ve anne de kitaba. Haydutlar, babanın bu yeteneğini kullanarak güçlenmek istemektedir, baba anneyi geri getirmek istemektedir. Tabii başka dertleri olan başka başka karakterler de vardır gündemde. Hikayemiz böylece ilerler, gelişir.

Aslında Mürekkep Dünya kitaplarını, hikayenin atmosferi bakımından Harry Potter'lara benzetmek mümkün. Aynı şekilde pek bir çocuk kitabı olarak başlar seri. Yavaş yavaş heyecan, macera duygusu gelişir. Devam kitaplarında ise ufaktan güç savaşları, kan, ölüm, sosyal yaşam değerlendirmeleri ile kitabın temaları da değişim gösterir. Son kitapta gümüş madenlerinde çalıştırılmak üzere toplanan köylü çocukları falan giriyor hikayeye.

Benim için birkaç bakımdan pek bir ilgi çekici bir seri oldu bu. İlk olarak kitaplara, karikatürize seviyelerde sevgi ve saygı duyan karakterler var. Kitaplarını çerçeveli kütüphaneler arkasında saklayan, yağlı parmaklara düşman gözlerle bakan tanıdıklarım olduğundan hikayenin bazı karakterleri, fazla uçlarda olmalarına rağmen pek bir sempatik geldiler bana. İkinci bir konu yazarın her bölümün başında yaptığı alıntılar. Her bölümün başı farklı bir kitaptan 1 cümlelik bir alıntı ile başlıyor. Bu alıntı da o bölümde olanları bir şekilde temsil ediyor gibi. Alıntılar normal kitaplardan halk hikayelerine, şiirlere kadar pek çok yere uzanıyor. Bir bölüm Harry Potter'dan bir cümle ile başlarken bir sonraki bölüm Clive Barker'ın bir kitabından bir alıntı ile başlıyor. Bir sonrakinde ise Fahrenheit 451'den geliyor. Eh, çocuk hikayelerine karşı hep bir ilgiyle yaklaşınca da okuması benim açımdan baya zevkli bir seri oldu.

Çocuk/Gençlere yönelik hikayelerden çok hoşlanmayanların hoşuna gitmeyecektir. Aynı zamanda çok sürükleyici, yüksek adrenalinli, bol olaylı bir hikaye bekleyenleri de hayal kırıklığına uğratabilir. Fakat okumaktan pişman olunmayacak bir seri bence. Keşke bir de çevirmenleri, yaptıkları işi tekrardan bir kontrol etselermiş yayınlamadan önce.

3 yorum:

  1. sabah 9'da yazmak nedir ya? İşsiz misin?

    YanıtlaSil
  2. Abi öyle bir şey yapmadım ya. Ben de çok şaşırdım onu görünce, bir de 09.09 demiş, ironik olsun diye.

    Bu arada kitaplardan ilki 550, ikincisi 650, üçüncüsü 750 sayfa. :D Oku oku bitmiyor yani.

    YanıtlaSil
  3. İlgimi çekti ama, Ankara'ya not ettim kendilerini.

    YanıtlaSil