27 Ekim 2011 Perşembe

Douglas Adams ve Salmon of Doubt

İngiliz mizahı yıllardır bir ön yargıyla karşılanır Türkiye'de. "Uymaz bize." denir genelde. Onlara komik gelen birşeyin bize gelmeyeceği söylenir. Aslında zaman da göz önüne alınınca bu yargının doğru olduğunu görebiliriz. Bizim eskiden Mizah duygumuz genelde eylemleri barındırdığından, bu İngilizlerin durum mizahına uymuyordu. Daha sonra globalleşmeyle bilmemneyle biraraya geldik ve mizahlar da iyice muhallebi kıvamında karışmaya başladı.

Eh biz de ev halkı olarak nebileyim bir İngiliz aksanı, bir mizahı seviyoruz. İngiliz şovları genelde ilk tercihlerimiz oluyor, dizilerini, filmlerini yakından takip ediyoruz. İngiliz yazar çok okumuyoruz aslında, ama en azından gönlümüzde ayrı yeri olan abimiz Douglas Adams'tan biraz genel ve ardından Kuşkucu Somon'dan bahsetmek isterim.



Douglas Adams (DNA) bilindiği üzere en çok HGG serisi ile tanınır; 'Otostopçunun Galaksi Rehberi', bir BBC radyo dizisi olarak başlayan seri, ardından kitaba, ardından televizyon dizisine, en son Adams'ın ölümüne çok yakın bir tarihte de Sinema filmine dönüştürülmüştür. İşin en eğlenceli yanı, her serinin hikayesi birbirinden olabildiğince alakasızdır. Radyo serisi fanları, kitap serisi fanları, televizyon serisi fanları gibi taraftar grupları çıkmıştır sonra insanlar arasında, herkes hangi serinin daha iyi olduğuna dair sidik yarışına girer. Kişisel olarak ben radyo serisini dinlemedim, ama kitap > tv serisi diyeceğim. 

Bunun dışında DNA'dan gereksiz bilgiler vermek istersek; Pink Floyd ile yakınlığı, birkaç şarkıya referans olmasına neden olmuştur, Shine on you crazy diamond mesela. Klasik müzik ve o zamanın Rock müziğinden hoşlanır.

Monty Python adlı müthiş grubun başlarda senaryolarını yazmaya başlar DNA ilk zamanlarda, zaten DNA ve MP mizahları birbirine o kadar yakın ki, ikisi de beni katıla katıla güldürüyor. Daha sonra oynar da hatta şovlarda (İlk fotoğraf DNA'nın MP'dan bir sahnesi.) Daha sonra MP'dan kopar (bir sorun olur aralarında) ve kitaba verir kendini DNA. Sorunlu bir ilişki yaşayan DNA, daha sonra ilişkisini de düzeltir, her şeyi yoluna koyar ve kendini iyice kitaplara verir. 

Kendisi ateisttir bir de. Ve bunu çok sert olarak savunur. Tek beğenmediğim özelliği aslında bu bağnazlığı DNA'nın. Diğer insanları çok aşağıdan gören bir adam olarak söylenir hakkında, ki Kuşkucu Somon'da da inançlı insanları biraz ezdiğini görüyoruz. (Fiziksel olarak Ogre kadar uzun biri olduğu için 'Hem fiziksel, hem de toplumsal olarak üstten bakıyorum.' der kendisi hatta.) Richard Dawkins'le kankadırlar, hatta Richard'a müstakbel eşini DNA tanıtır. Kitaplarının girişlerine birbirlerine atıf yapmışlardır.

Bir de Apple manyağı bir heriftir bu. Teknolojiyi çok sever, ki o zamanki teknoloji daha bir mekanik+elektronikti, bu zamanki gibi full elektronik değil, daha bir eğlenceliydi yani. Teknolojiye sövmeyi de çok sever DNA, ama en sonunda şevkatle onu kucaklar yazılarında. Değişik bir adamdır. 

Şimdi OGR (HGG)'dan bahsetmeyeceğim çokçana, herkes biliyor zaten ne olduğunu. Arthur Dent'in galakside tam 5 kitapta toplanan OLAĞANÜSTÜ hikayesi anlatılır. Her sayfasında nefesim kesilmişti heyecandan, gülmekten ve sırıtmaktan çenem ağrımıştı. O kadar iyi bir kitap ki, okuyun demekten başka bir yorum gelmiyor içimden. 

Amma velakin, benim asıl demek istediğim şey bu değildi; Ben DNA'yı  'Dirk Gently' serisiyle tanıdım. Dirk Gently ilginç olayları araştıran bir dedektifin macarelarını anlatıyor bize. Kendisi iki kitap. Bilimkurgu öğeleri yine var kitaplarda; ama daha da güzeli, İskandinav Tanrıları bu sefer ana konumuz. O kadar eğlenceli, o kadar heyecanlı kitaplar ki, DNA, mizahının sadece uzayda olmadığını göstermiş resmen. Ben açıkçası Dirk Gently'yi daha çok beğendim hep.


Bu yüzden;

HGG'nin son yarım kalmış kitabı denen Kuşkucu Somon (Salmon of Doubt) aslında bir HGG kitabı değil, ki bu benim için çok mutluluk verici bir havadis olmuştu. Daha da güzeli, içinde HGG ve Dirk Gently serisinin ufaktan birleştiği bir seri var. Kimbilir DNA yeni öyküsünü yazarken ölmeseydi neler çıkacaktı. Müthiş başlamış öyküsüne, ağırlıklı olarak Dirk Gently'nin etrafında dönüyor her şey, kesin çok da iyi gidecekti.

Bunun dışında Kuşkucu Somon'da DNA'nın kendi kısa yazıları ve bağımsız kısa öyküleri bulunuyor. Cengiz Han'ın özel hayatının anlatıldığı öyküler gibi yine çok acayip, ama bir o kadar eğlenceli öyküler var. 

Çok karışık oldu farkındayım, ama DNA'dan bahsetmek için bile başlıbaşına bir blog açılabilir. Şimdilik bunlarla idare edelim, belki ileride Dirk Gently ve HGG ile ilgili ayrı ayrı yazılar yazarız. (Bundan sonraki yazıda Monty Python'dan bahsedeceğim ama orası kesin.)

Sınavda sadece bunlar çıkacak;

1. HGG çok güzel seri, Marvin'e özellikle mutsuzluğu üzerinden ayrı bir sempatim var.
2. Dirk Gently bence daha güzel bir seri. İkinci kitabın sonuyla DNA hepimizi ters köşeye yatırıyor.
3. Salmon of Doubt kesinlikle okunmalı, DNA tam anlamıyla o zaman tanınabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder