22 Ağustos 2012 Çarşamba

Total Recall - 2012


Hikayemiz, pek çok başarılı bilimkurgu filminde olduğu üzere Philip K. Dick'in "We Can Remember It for You Wholesale" isimli bir kısa öyküsünden uyarlama. Aslında "Total Recall" u hatırlıyor olmanız çok olası, 1990'da Schwarzenegger'in başrolünü oynadığı filmin bir nevi yeniden çevrimi. Konuyu, hikayeyi çok fazla hatırlamasanız bile "3 memeli kadın" ve "marsın atmosferinde patlayan kafalar" çok kişide bir şeylerin canlanmasını sağlayacaktır eminim. Bizim gençliğimizin en unutulmaz sahnelerindendi bunlar.

Hikayemiz post-apocaliptik bir gelecekte geçmektedir. Dünyanın büyük bir kısmı kimyasal bir savaş sonrası yaşanmaz hale gelmiştir. Hayatın olduğu 2 ülke kalmıştır; İngiltere ve Avusturalya (nam-ı diğer "Koloni"). Koloni daha düşük hayat standardlarına sahip, çoğunlukla işçilerin çalıştığı bir ülkedir. İki ülke arasında ulaşım, dünyanın içinden geçen bir tünelden geçen bir asansör sayesinde sağlanmaktadır. Gelişen teknoloji sonucunda Rekall isimli bir şirket, insanlara verdikleri kimyasallarla sahte anılar vermektedir. İsterseniz bir süper sporcu, isterseniz metresi olan bir adam, isterseniz çok gizli bir casus olabilir, bu insanların yaşamış olabileceği hatıralara sahip olabilirsiniz. Tek bir şartla, istediğiniz anılar, sahip olduğunuz anılarla çakışmamalı. Yani zaten sporcu olan bir adam, sporcu olmak üzere anılar almak isterse sistem hata vermekte, kişinin beyni yanmaktadır. Ana karakterimiz, bir fabrika işçisi Douglas Quaid'de bir gün Rekall'u denemeye karar verir. Ve sonrasında kendini bir curcunanın, kovalamacanın, aksiyonun tam ortasında bulur.


Hikayenin en ana hatlarıyla, fragmanından (hatta afişinden) da anlaşılabilinecek özetine bakınca insan şunu düşünüyor: Douglas Quaid'in yaşadıkları, Rekall'ın yüklediği hatıralar mı, yoksa tüm bunları gerçekten yaşıyor mu? Filmle ilgili bilgi vermemek adına bu konuya bir açıklık getirmeyeceğim. Sadece şu kadarını söylemek istiyorum, beni en çok hayal kırıklığına uğratan konu bu soruya ve cevabına filmin yaklaşımıydı. Filmden çıktığımızda baya uzun uzun "şu şöyle olsa, bu böyle olsa daha iyi olurdu" diye konuştuk. Bu sorunun cevabına yaklaşımın üzücü bir şekilde harcanmış, yeterince değerlendirilememiş olduğu konusunda film çıkışı hem fikirdik.

Filmin zaten çok başarılı bir hikayeden uyarlandığı açık (okuma fırsatım olmadı ama Philip amcamızın yapay zeka konusunda çok başarılı olduğu su götürmez bir gerçek). Gerek hikaye bakımından olsun, gerek aksiyon bakımından, gerekse de bilimkurgusal açıdan yeterince tatmin edici bir film. Hikayedeki birkaç sıkıntı film çıkışı haklı olarak eleştirilse de yaklaşık 2 saat boyunca iyi bir seyir keyfi sunuyor. Bir yeniden çevrim olmanın getirisi olarak ilk filmle karşılaştırılmaması mümkün değil. İnsanın aklına şu soru geliyor; zamanının şartlarında harika bir bilimkurgu filmi olan ve günümüzde hala daha bilimkurgunun en kült filmlerinden biri kabul edilen bir filmi yeniden çekmeye değmiş mi? İlk filmin kendi zamanına göre eriştiği seviyeye ve hatta daha da üstüne yeni filmde kendi zamanına göre erişebilmiş mi? İlk filmi izlemiş, hatırlıyor olan birisi için bu filmi de izlemeye değer mi? Bu soruların cevabı, bir bilimkurgu sever ve sinemaya gitmekten zevk alan bir insan olarak benim için evet. Özellikle bilimkurguya çok meraklı olmayan ve/veya ilk filmi zaten izlemiş olan bazıları için bu soruların cevabı hayır olacaktır. İlk filmi izlememiş, izlemiş ama hatırlamıyor ya da izlemiş ve çok beğenmiş olanların ise filme bir şans vermekten pişman olmayacaklarına inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder