14 Kasım 2013 Perşembe

Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları - Yeditepe Canavarı


İstanbul'un bir fon olarak Türk çizgiromanlarında ne kadar canlı olarak yer aldığı ile ilgili görüşlerimizi paylaşmıştık zamanında. Milattan yaşlı şehir, "hikayede bir karakter olma" klasiğinin ötesinde resmen hikayeleri şekillendiren, yönlendiren, tadını, havasını katan bir yapıda. Mesela hikaye Cihangir'de geçiyorsa bir yerde kedi olacak illa ki (bknz. duvardaki silahın patlaması). Ya da karakterimiz karşıdan karşıya vapurla geçiyorsa bu karşıdan karşıya vapurla geçiyor demektir; ama arka planda martılara simit atan birileri varsa İstanbul'da boğazdan geçiyor demektir. İstanbul'u turistik merakla seven bir Ankaralı olarak yorum yapmak konusunda çok da öteye geçemiyorum. Eminim İstanbul'u yaşayan arkadaşlar bu gibi örnekleri kitap çıkartacak kadar uzatabilirler. Uzatamayacak bir insan olarak benim söyleyebileceğim ise -geçen sefer de aynı noktaya değinmiştim sanırsam- çok değerli çizerlerimizin büyük kısmının İstanbul'da yaşamasından ve çok yetenekli olmalarından ötürü yaşadıkları şehri hikayelerinde çok güzel bir şekilde -belki isteyerek, belki farkında olmayarak- yansıtıyor olmaları.