Kitabın sonunda ana karakter ölüyor.
Yakın zamanda çıkan bir Türk polisiyesi "Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi". Bir gazeteciymiş Derviş Şentekin, Radikal'in Kitap ekinin editörlüğünü yapmış. 2011 yılında da ilk kitabı olan "Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi" yi çıkarmış.
Yazının başında şaka yapmış olduğumu düşünen varsa şaka yapmıyorum; gerçekten de kitabın en sonunda ana karakterimiz olan detektif ölüyor. Bana inanmıyorsanız bir kitapevine girdiğinizde bulabilirseniz kitabı elinize alın ve bakın. Kitabın son sayfasına bakmanıza gerek yok, kapağına baksanız da olur. Kapakta, anlatıcı karakterin öldüğünü 3 cümle ile çok net anlatıyor. Kapaktaki yazının çeldirici, şaşırtmaca olduğunu düşünebilirsiniz; o zaman kitabın arka kapağına bakın. Ön kapakta 3 cümle ile özetlenmiş ana karakterin öldürülmesi arka kapakta daha ayrıntılı anlatılmış. Diyeceksiniz ki "ama onların ikisi birden şaşırtmaca olabilirdi, belki yazar başka bir şeyden bahsedecekti, ana karakteri öldürmüş gibi yapıp öldürmeyecekti". Böyle düşünüyorsanız ve bana kızdıysanız kızmayın. Çünkü kitabın en başı, ilk bölümü de ana karakterin ölümünü anlatıyor. Hikaye başlamadan önce yazar, ana karakterini öldüreceğini kesin olarak bildiğinizden emin olmak istemiş, bunu garantiye almak için her fırsatı kullanmış.
Hikayeyi bozmadan kitabı tanıtmak gerekirse: İsmini bilmediğimiz bir karakter var elimizde. Kendisinden "ben" diye bahsettiği, başka birisi onun adını söyleyeceği vakit de "bana adımla seslendi" dediği için karakterimizin adını hikayenin sonuna kadar öğrenemiyoruz. Adını bilmediğimiz abimizle ilgili bildiklerimiz eski bir satranç şampiyonu olduğu, istihbarat teşkilatına girdiği, sonra da oradan kovulduğu. Hikaye başladığında elimizde eski bir istihbaratçı var yani, ve ondan kaybolan babasını aramasını isteyen bir kız.
Kitabı okumak isteyenlere kitabı beğenmelerinin yolunu açacağına inandığım söylemek istediğim birkaç konu var. İlk olarak, elinizdeki alışık olduğumuz türden bir polisiye değil. Aksiyonu olan bir hikaye değil en başta; hızla gelişen olaylar, koşuşturmalar, bulmacalar falanlar filanlar yok elimizde. Fazlasıyla sakin, fazlasıyla dingin bir kitap; olanlara bir anlam vermeye çalışan eski istihbaratçının günlük yaşantısına konuk oluyoruz. Zaten sürekli tekrarladığım üzere ana karakterin öleceğini, daha ilk sayfaya başlamadan bildiğimizden dolayı yazarın amacının sürükleyici, merak uyandıran, heyecanlandıran bir kurgu olmadığı aşikar. Hal böyle olunca kitap, ilham gelerek yazılmış bir hikayeden çok kurgulanmış, üzerinde çalışılmış bir proje gibi duruyor. Bir söyleşisinde yazar da bu görüşü desteklemiş:
"...
Roman klasik bir
açılışla başlayıp, “şah-mat”la sonuçlanıyor. Bol bol gönderme var;
gazeteci arkadaşım İbrahim Koçyiğit, kitaptaki yirminin üstünde
göndermeyi buldu. Romanda tam 41 sanatçıya gönderme var diyerek oyunu
daha da zorlaştırayım..." Açıkçası bu göndermeler konusunda ben çok da uyanık davranamadım; olaya hiç bu açıdan yaklaşmadığım için kitabı okurken bu noktaya çok fazla dikkat etmemiştim. Fakat çok bariz olan şu göndermeyi okumak benim çok hoşuma gitmişti:
"...'Onun için en rahatı cinayetçilerle takılmak; onlara yardım ediyorum.' 'Nevzat başkomisere mi takılıyorsun?' dedim heyecanla. 'Yok, yok. Onlar, neydi o genç çocukla kız, işte onlarla sağlam bir ekip kurdu. Dışarıdan kimseyle çalışmıyorlar pek.' 'Bu aralar Ankara'dan bir cinayetçi çıkmış, kasıp kavuruyormuş ortalığı' dedim Ankaralı başkomiserin adını hatırlamaya çalışarak. 'Hı hı, Behzat başkomiser. Tuttuğunu koparıyormuş adam. Kimsenin gıkı çıkmıyormuş. Tabancası elinde geziyor diyorlar; deli bir adammış.'
Behzat başkomiser sanıyorum hepimizin bildiği üzere Behzat Ç.'ye denk geliyor, Nevzat başkomiser de Ahmet Ümit'in polisiyelerinin çoğunun baş karakteri olan Başkomiser Nevzat (3 tane de çizgiroman hikayesi var kendisinin).
Polisiye bir hikayeye ve ilk bölümün hikayenin en sonunda, en heyecanlı anı ile başlamasına kanıp hareketli ve sürükleyici bir kitap bekleyenleri uyarırım; bu kitap sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Fakat bir (hatta arka planda birkaç) karakteri derinlemesine inceleyen, güzel, akıcı bir dili olan, iyi kurgulanmış ve daha gerçekçi bir hikaye okumak istiyorsanız, benim okumaktan büyük zevk aldığım bir kitaptı BPVKÇG (Bunu bir daha yapmayacağım, çok çirkin durdu).
Yazılarınız çok güzel ve yararlı acaba bored to death ile ilgili bir yazıda yazar mısınız?
YanıtlaSilBored to Death'i E.D. yazabilir, zira onun ve benim izlediğim bir dizi.
YanıtlaSilYav, he he, hikayenin devamı, ikinci kitabı geldi. En sevmediğim de şey ölümden dönen karakterler, meğer ölmemişler. Bir insan daha nasıl ölebilir, katil "kafasına sıkmış olmalıydı". Testereyle kafasını mı kopartsın?
YanıtlaSil