9 Ağustos 2012 Perşembe

Polis - Onur Ünlü

Yönetmen: Onur Ünlü
Yazan: Onur Ünlü
Oyuncular: Haluk Bilginer, Özgü Namal, Ragıp Savaş, Sermiyat Dimyat, Emre Karayel,  Settar Tanrıöğen


1973 doğumlu, yönetmen bir abimiz Onur Ünlü. Kendisini kimileri bir zamanlar Afilli Filintalar blogunda yazdığı (bir süre sonra tüm yazılarını kaldırdı blogdan) yazılarından tanır, kimileri (bu yazının konusu olan) "Polis" ile başlayıp "Güneşin Oğlu", "Çocuk", "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi" tarzı filmlerinden, kimisi de "Leyla ile Mecnun" dizisinden duymuştur adını. Ben Afilli Filintalar ile tanıyıp Leyla ile Mecnun sayesinde sevmiştim kendisini. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi'ni izledikten sonra ise öteki çalışmaları hakkında fikir sahibi olmam gerektiğini düşündüm. Polis'i ilk çıktığı zamanlarda Sinema dergisinde okumuştum. Sıradan bir film olmadığını herkes konuşuyordu, bir kısım ise hiç sevmemişti filmi. Ben de ancak fırsatını bulabildim izlemek için.

Filmle ilgili can sıkacak şekilde bilgi vermeden yorumlamaya çalışacağım ki izlememiş olanlar da merak etsinler, sonra izlerken bana kızmasınlar "bu da söylenir mi be!" diye. Filmin ana karakteri Musa Rami adında, meslekte uzun yıllar geçirmiş, çok saygı duyulan bir polistir. Musa Rami bir mafya ailesiyle uğraşmaktadır, doğal olarak (film icabı yani) mafya ailesi de Musa Rami ve ailesi ile uğraşmaktadır. Bir yandan da sosyoloji bölümü öğrencisi Funda'ya bitirme projesinde danışmanlık yapmaktadır ve Funda'ya aşıktır. Film baştan sona Musa Rami'nin İzmitliler (mafya ailesi), kendi ailesi, işi, Funda'ya aşkı ile cebelleşmelerini anlatır.

Türk sinemasında alışık olduğumuz bir karakter değildir Musa Rami. Bir çeşit çizgiromanvari bir polistir. Açılış sahnesi de bunu net bir şekilde ortaya koyar. Çevresini sarmış 4 adamla kapışması ve ardından İzmitliler'den biriyle konuşması normal bir aksiyon-polisiye izlemeyeceğimizi ortaya koyuyor. Zaten Onur Ünlü'de çeşitli röpörtajlarında filmini noir olarak nitelendiriyor ve Beckett vari bir absürdlük içerdiğini belirtiyor. Kurgusal olarak da sıradan, çizgisel bir yapı izlemiyor film. Bazı sahneler bir önceki ve bir sonraki sahneden bağımsız olabiliyor. Hele 2 polisin kendi aralarında sohbet ettikleri bir park sahnesi var, bize izlediğimizin gerçek olabilecek bir hikaye değil kurgusal bir sinema filmi olduğunu çok açık hatırlatıyor. Filmdeki absürdlüklerin hikayeye etkisindense detayların filme katkısına kapılmamız gerektiğini, asıl güzelliğin bu noktada olduğunu vurguluyor. Zaten filmdeki detayları ayrıntı olarak görüp asıl hikayeye odaklananları filmin sonunda kötü bir süpriz bekliyor; sonu itibariyle film, hikaye akışından değil her bir sahneden, her bir sahnedeki detaylardan zevk alanları ödüllendiriyor.

Her şeyin yanında, bence filmdeki karakter ve hikaye çokluğu ana yapıya biraz zarar veriyor gibi. Bazı sahneler (ve karakterler) fazlasıyla gereksiz duruyor filmde. Ya ondan, ya bundan vazgeçilse, vazgeçilmeyene daha çok vakit tanınsa daha uygun olabilirmiş. Tabii bu eleştri yukarıda bahsettiğim "hikayeden zevk almak/ detaylardan zevk almak" konusuyla çelişkili duruyor; ana napayım, ben (alışık olduğumdan ötürü) hikayeye daha çok dikkat eden bir insanım (yani doğal olarak filmin sonunda hayal kırıklığına uğradım). Öte yandan Onur Ünlü'nün tarzındaki gelişmeyi göz önünde bulundurunca Polis'in iyi bir başlangıç olduğu aşikar.

Bir yandan günümüzün ilgi çekici yönetmenlerinden biri olan ve gelecek işleri (benim için en azından) büyük heyecan yaratan Onur Ünlü'nün tarzına yakın durmak açısından iyi bir film Polis. Öte andan Haluk Bilginer'in harika oyunculuğuna bir film boyunca şahit olmak başka bir zevk (Bu filmdeki oyunculuğu ile 18. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazanmış). Son celsede kesinlikle izlemeye değer bir film.

Daha fazlası için (bu filmle ilgili değil, Onur Ünlü temelli filmler için): http://www.eflatunfilm.com/#!/tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder