30 Ekim 2012 Salı

Cloud Atlas (2012)


Kitap uyarlaması bir film izlemek, birkaç bakımdan zordur. Daha doğrusu izlemekte bir sıkıntı yok da daha çok hikayeyi aynı (ya da en azından seyirciyi hoşnut tutacak) seviyede zevkli kılabilmek sıkıntılı. İlk olarak kitaptaki her şeyi filmde anlatamazsınız; çünkü hem hikayenizin akıcı, hareketli olması lazım, hem de zamanınız kısıtlıdır. Ardından oyunculuk sıkıntıları gelir. Kitabın okuyucularının gözlerinde canlandırdıklarıyla sahnedekilerin örtüşmemesi değil bahsettiğim; iç sesler ve sayfalar dolusu betimlemelerle yazarın anlatmak istediği duyguları, düşünceleri oyuncuların hakkını vererek yansıtmaları imkansız olur bazen. Bir başka benzer sıkıntı da yazarın betimlemelerini, aynı duyguyu verecek şekilde seyirciye aktaramamaktan kaynaklanır. Bir ormanı, bir şehrin sokaklarını, bir binanın koridorlarını ne kadar iyi tasarlarsanız tasarlayın, onu okuyan insanın aklında canlanan duygu-düşüncelerle aynı şekilde izleyen insanın gözünde canlandıramazsınız. Duygusal bakımdan bir şeyler illa ki eksik kalacaktır. Tabii bunlar ve çok daha fazlası, çok klasikleşmiş tartışmalar. Eminim okuduğu bir kitabın filminden çıkan herkes, filmin hemen çıkışında filme birlikte gittiği kişilerle bu konuda 2-3 cümle konuşuyordur. Biz bile daha 1 hafta önce Burak'la "2001: Uzay Efsanesi" nin kitabı ve filmini benzer noktalar üzerinden konuşuyorduk. Sonu olmayan ve hiçbir zaman tam anlamıyla bir tatmine vardırmayacak bir tartışma bu.

Cloud Atlas, 2004 yılında İngiliz David Mitchell tarafından yazıldığı zamanda çok tutmuş, çok beğenilmiş bir kitap. Kendisi "İngiliz Kitap Ödülleri" nde "Edebi kurgu" (Literary Fiction) ve Richard & Judy yılın kitabı ödüllerini kazanmış. Aynı zamanda Booker Prize, Nebula Award, Arthur C. Clarke Award ve benzeri pek çok ödül için de aday olmuş. Tek bir hikaye değil, birbirleriyle bir şekilde alakalı birkaç tane hikaye var ortada (tam olarak 6 hikaye). Geçmişten günümüze, oradan da geleceğe ve uzak geleceğe kadar bir zaman aralığına yayılmış bu hikayeler; aynı hikayenin parçaları olmaları gereği bir şekilde birbirlerine bağlanıyorlar.

Kitabı okumamış, yeni çıkmış filmini izlemiş biri olarak kitapla ve kitabın hikayesiyle ilgili yorum yapmak pek bana düşmez. Söylenenlere göre filme çekilmesi çok zor olan projeye Wachowski kardeşler girişmişler. 2010'da oyuncu bulma çalışmaları ve filmin çekimleri başlamış. Baya zengin bir oyuncu kadrosu var filmde; başrollerde Tom Hanks, Halle Berry, Hugo Weaving, Jim Broadbent, Hugh Grant, Ben Whishaw, Bae Doona ve daha birkaç isim daha var. Kitabın karakterleriyle ne kadar alakalı bilemiyorum ama filmde aynı oyuncuların her hikayede farklı karakterler canlandırmaları baya hoş olmuş. Hikayeler arasındaki bazı bağlar çok daha belirgin bir hal almış. Hele ki film bitip de her oyuncu hangi rollede rol almış, onu görürken bazı noktalarda çok şaşırıyorsunuz, bu da mı aynı kişiymiş, diye. O da bu yaklaşıma ayrı hoş bir hava katıyor, sırf bu ayrıntı bile insanın hoşuna gidiyor. Tabii her karakter başka bir hikayede daha ön plana çıkıyor, o hikaye için diğer oyuncular yardımcı oyuncu gibi oluyor; ama genel toplamda Tom Hanks, Halle Berry ve Hugo Weaving'in en baskın oyuncular olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz sanırım.

İzlemeyenleri rahatsız etmemeye özen gösterecek şekilde hikayeleri özetleyecek olursak; en eski hikaye, zengin bir noterin hastalığı ve eve dönüş gemi yolculuğu fonunda geçiyor. İkinci hikayemizde gay bir müzisyenin, ünlü bir besteci adına nota yazarı olarak çalışırken kendi sanatıyla uğraşmasını anlatıyor. Üçüncü hikayemiz, bir gazetecinin, bir Nükleer santral ile ilgili yazı hazırlamasını konu alıyor. Dördüncü hikaye günümüzde geçiyor, bir kitap yayıncısının yeni yayınladığı kitapla ilgili başlıyor ve olaylar gelişiyor. Beşinci hikayede gelecekte üretilmiş bir insanın (anladığım kadarıyla biyolojik bakımdan tamamen bir insan, ama gerçekte bir robot; %100 organik bir robot, cyborg'un bir adım ötesi) sorgulamasında, bu robotun neden programlandığı düzenin dışına çıktığı sorgulanıyor ve robot da bunu anlatıyor. Son hikayede de yerli, ilkel bir adamın, üst düzey teknolojiye sahip bir medeniyetten bir kadınla çıktıkları bir yol hikayesi anlatılıyor. Hikayeler arasındaki bağlar zamanla kurulduğu için daha fazla bilgi vermemek en sağlıklısı.

Filmi genel çerçevede değerlendirecek olursak baya güzel bir yapım. Bir yandan 6 bağımsız film izliyormuşcasına farklı hikayelere sahip, farklı zamanlarda geçen 6 tane film var ortada. Bir yandan da hikayeler hem çeşitli şekillerle, hem de karakterlerle birbirlerine bağlandıkça, yani sona yaklaşılınca hoş bir bütün çıkıyor ortaya. Tabii bu noktada insan kitabı merak ediyor. En başta da belirttiğimiz üzere, kitabın filmden daha geniş kapsamlı ve bazı noktalarda çeşitli farklılıklar içereceği kesin gibi. Film bu kadar güzelken ve kitapta bu kadar ödül almışken sanırım ilgiyi, 1 şans tanınmayı kesinlikle hak ediyor. Film de ne kadar 172 dakikalık süresiyle biraz göz korkutsa da özellikle paralel kurgulu, bol hikayeli yapısıyla 3 saatin hakkını veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder