Mine Söğüt'ün son kitabı olan "Deli Kadın Hikayeleri" nden bahsetmiştim bir zamanlar. O zamanlar Mine Söğüt, kitapevlerinde karşıma çıkan ilginç bir isimdi, bir yandan merak ediyor, öte yandan sırf kapağına bakılıp kitap alınır mı diyordum. Tabii kitap tasarımlarını, eşi Bahadır Baruter'in yapıyor olması pek bir çekici geliyordu bana (Bahadır Baruter benim özellikle eskiden "Lombak" dergisinde yayınlanan Ruhaltı çizimleri olmak üzere çizimini çok beğendiğim bir karikatürist). "Deli Kadın Hikayeleri" beni çok etkilemişti, Mine Söğüt böylece takip ettiğim bir yazar oldu benim için.
Memo Tembelçizer'in Lemanyak günlerinden kalma "Lemanyak Şehitleri" köşesine pek çok kereler Miki ve Biki olarak misafir olması sonucu çok sevimli, çok sevecen, neşe dolu bir kadın portresi çiziyordu Mine Söğüt; öte yandan böyle sevecen bir iç dünyası olan bir insanın bu tür şeyleri (acı çeken kadınlar, kadına şiddet, deliren kadınların hikayeleri) bu kadar çarpıcı bir şekilde betimlemesi ilginç gelmişti bana. Mine Söğüt'ün nasıl bir insan olduğunu Lemanyak Şehitleri'ni, ya da çeşitli sitelerde denk geldiğim röpörtajlarını okurken iyice merak etmiştim. Bu konuda tüm sorularımın cevabını Burak'la birlikte geçtiğimiz hafta katıldığımız CerModern'deki söyleşisinde aldım.

Gelelim imzalattığım kitaba. "Deli Kadın Hikayeleri" ni okuduktan sonra kitapevinde bir gün "Beş Sevim Apartmanı - Rüya Tabirli Cinperi Yalanları" kitabına bakınıyordum. O sırada yanımdan geçen bir genç "çok etkileyici, harika bir kitap. Bence okumalısın" diye tavsiyede bulunup yoluna devam etti, ben de aldım kitabı. Hikayemiz "Beş Sevim Apartmanı" nda açılıyor. 5 katlı Beş Sevim Apartmanı'nın her katında başka birisi yaşamaktadır. Dışarıdan bakan komşuların bilmediği şey, bu 5 garip insanın 5'i de delidir. Binanın bodrumunda yaşayan, kimsenin orada yaşadığını bilmediği psikolog doktor Samimi'nin hastalarıdır bu 5 insan. Cinler ve periler yüzünden delirmiş bu 5 kişiyi doktor Samimi belli bir amaç doğrultusunda binaya getirmiştir. Doktor Samimi'nin ve apartmanın öyküleri de dahil olmak üzere bir yandan tüm bu insanların öykülerini okurken bir yandan da doktor Samimi'nin günlüğü doğrultusunda onun yaptıklarını, amaçlarını izleriz. "Beş Sevim apartmanında garip bir şeyler oluyordu" diyerek başlayan kitap, apartman sakinlerinin (pek de sakin olmasalar da) hikayelerini anlatarak yavaş yavaş başladığı noktaya doğru ilerler. Bir yandan da bize aile içinde, çoğunlukla anne-babalarıyla yaşadıkları acılar, sorunlar, sıkıntılar yüzünden deliren, cinlerle perilerin dünyasına düşen insanların hikayelerini anlatır. Cinperilerin diyarında yaşayan tüm bu insanların hayal dünyalarının artlarında bir de gerçekte yaşadıkları vardır. Cinlerle perilerin onlara musallat olması boşuna değildir.
Yarattığı binbir türlü yaratıkla masalsı anlatımıyla, kurduğu karanlık dünyalarla, kendisinin de bahsettiği yazılarının müziğiyle, söyleşiye gelmiş birkaç öğretmenin uzun övgüler dizdiği başarılı betimleme gücüyle ("kitabı okurken o patlıcan yemeğinin tadını resmen damağımda hissettim" - hangi kitaptan bahsettiklerinden emin değilim) yakın takibe alınması gereken bir yazar Mine Söğüt. "Kırmızı Zaman" ve "Şahbaz'ın Harkulade Yılı 1979" söyleşide en çok bahsi geçen kitaplardı. Benim sıradaki hedefim bu iki kitap olacak. Kendisini hiç okumamış olanlar içinse zaten ilk kitabı olan "Beş Sevim Apartmanı" güzel bir başlangıç olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder