11 Mart 2012 Pazar

Black Mirror

Merhaba,

Sizlere bugün bir BBC dizisinden bahsedeceğim.
Dün bir içki masasında sinema vs. dizi muhabbeti yapıldı. Ben kendimce hem film dünyasını seven hem de aman dizilerden de geri kalmayım diyen biri olduğumdan ötürü bu amansızca dünya barışını savundum. Tanıdığım istisnai insanlar dışında herkes sinemayı seviyor. Fakat dizilerin bize sunduğu bir rahatlık var. Her seferinde seni bambaşka bir dünyanın içine sokmayışı, seni bir ölçüde yormayışı bile tercih edilebilirliğini attırıyor. Bu hayatta illa yorulmak zorunda değiliz, arada basit sitcomlar izleyip bedavadan gülmenin ve mutlu olmanın ayıbı yok. 

Her neyse son zamanlarda izlediğim ve en çok dikkatimi çeken dizi Black Mirror oldu, bu dizi için yazdığım girizgah da şu açıdan bağlantılı, dizi üç bölümden oluşmakta. Bölümler birer saatilik ve her bölüm apayrı bir cast ile çekilmiş. Hayır bununla da kalmıyor her bölümün konusu birbirinden bağımsız ve sanki orta metrajlı ve yüksek prodüksyon maliyetleri ile çekilmiş film izliyor gibi hissediyor insan kendini. 

Ve biraz da İngilizliği övmek istiyorum. İçimdeki UK aşkı bambaşka. İlk bölümden itibaren şunu anladım, bu diziyi sadece ingilterede çekebilirlerdi. Dünyanın geri kalanından bazı konularda çok daha rahatlar. Din, politika vs. gibi insanları kutuplaştıran ve hassasça yaklaşılması gereken konulara(veya bizim hem öyle inandığımız) patır kütür dalıyor. Bu rahatlığa imreniyor insan.

Dizi kara mizah, bilim kurgu evet misler gibi bilim kurgu ve dram öğeleri ile dolu. Yani ciddi iş. Bölümleri şu şöyle oldu bu böyle oldu diye anlatmanın hiçbir anlamı olduğunu düşünmüyorum ancak kısaca bir iki kelam değinmem lazım.

1. "The National Anthem"


İngitere Prime Minister'ı sıcak yatağında uyumaktayken telefon çalar çok önemli bir durum olduğu ve acilen ele alması geretiği söylenir ona, İngiltere prensesi kaçırılmıştır ve kaçıran adamın özellikle PM'dan oldukça tuhaf bir isteği vardır.
Bölüm twitter çağını harika bir şekilde özetmekte, fakat sadece adamların bu bölüm için yazdığı seneryo bile BBC'nin ne kadar özgür olduğunu göstermeye yeterli. İddia ediyorum bizim ülkede bunun benzeri bir şeyi çekmeye kalkılırsa kelleler uçar. Tayyip bizzat cellat olabilir.


2. "15 Million Merits"


Çalışanlar ve tembeller. Tüketim toplumu ve isyan etmenin bile tüketilecek bir malzeme haline gelmesi. Çok güzel bir bilim-kurgu filmi çıksa koşakoşa izlersin belki. Çirkin ve gerçekçi bir distopya'yı anlatıyor bu bölüm. Yetenek yarışmaları ve pop starlar çevresinde.


3. "The Entire History of You"


Çoğunlukla insanlara daha önce sana sundukları güzel anılar için katlanıyorsun. Uzun ilişkilerde bile o beraber en mutlu olduğunuz geceyi düşünüp birbirinize sahip çıkıyorsunuz belki. O anıları kaydetmek ve yeniden yaşamak fikri üzerine kurulmuş seneryo. Ya sevgilinin eski sevgilisi o anıyı kafasında oynatıp sevişiyorsa şu andaki sevgilinle. 
Bu bölüme benzer bir çok bilim-kurgu örneği daha vardır ama bir tane daha fazlasını izlemek mutlu etti beni.

"Film barda içtiğin arkadaşınsa, dizi mahallede çekirdek çitlediğin oğlandır."
ben dedim.

1 yorum: