Biz bu yaz, şimdiye kadar geçirdiğimiz en güzel tatillerden bir tanesini geçirdik. Çok kısıtlı bir zamanımız vardı, nereye gidip neler yapabileceğimize bakınırken zamanında çeşitli arkadaşlarımızın tavsiye ettiği Kayaköy Sanat Kampı'nın internet sitesinde dolanırken bulduk kendimizi. Tatilimiz o kadar güzel geçti, Kayaköy'e gittiğimize o kadar memnun kaldık ki bunu birileriyle paylaşmamak, başkalarının da oraya gitmesini sağlamamak bencillik olacaktı. Döndüğümüzden beri tüm arkadaşlarımıza uzun uzun anlatıyoruz. En düz anlatım bile dinleyen kişinin tatil programını yeniden gözden geçirmesine neden oluyor. Hal böyle olunca dedik bir kere de buradan anlatalım, daha çok kişinin güzel bir tatil geçirmesine vesile olalım.
Uzun bir yazı olacağına inanıyorum, okumaya vakti, hevesi, gücü olmayanlar için: http://www.sanatkampi.com
Atölye çalışmasından bahsettim, kamp herkesin kendince zevk alacağı bir şeyler bulabileceği bir etkinlik listesi sunuyor. Bizim gittiğimiz dönemde katılım azlığından dolayı sadece 3 atölye açıldı; fotoğrafçılık, resim ve deri işleme. Bunların yanında gideceğiniz döneme bağlı olarak seramik, ritim, ahşap oyma, kilim dokuma, kısa film, batik, latin dansları ve benzeri atölyelerden bir tanesine katılıyorsunuz. Atölyeler kesinlikle gelenlere zaman geçirtmek için kurgulanmış şeyler değil, baya profesyonel bir çalışma yürütüyorsunuz. Mesela deri atölyesini kampın dışında, Kayaköy'ün içinde, deriden çantalar, küpeler, ayakkabılar falan yapıp satan bir deri dükkanında, bu işi yapan kişiler tarafından alıyorsunuz. Ya da bizim katıldığımız fotoğrafçılık atölyesini bu konuda baya tecrübeli, bilgili, kampın yöneticisi Mutlu verdi (fotoğrafçılık konusunda ne kadar profesyonel çalıştığından emin değilim ama işi bildiği kesin). Sabah kahvaltı öncesi yoga atölyesi isteyen herkese açık, aynı şekilde akşam yemeği sonrası yapılan ebru atölyesi de öyle. Program tam 7 gün sürüyor. İlk gün kampa geliş ve ortama alışmakla, son gün de vedalaşmalarla geçiyor. Kalan 5 günün 3'ü atölyeler ve doğa yürüyüşleri ile geçiyor. 2 günde de tekne turları var. İlk tekne turu tüple dalış yapmak isteyenlere. Çok cüzzi bir fiyata tüplü dalış yapabiliyorsunuz. Tüplü dalış yapmak istemiyorsanız da tekne turuna katılıp dalış yapmaya gidilen koylarda yüzebiliyorsunuz. Son tekne turunda ise koy koy Fethiye'yi geziyorsunuz, zaten doğa yürüyüşünde vardığınız enfes 2-3 koya götürüyor tekne sizi, onların haricinde de Kelebekler Vadisi'ne ve Noel babanın adasına götürüyor.
Bize anlatılana ve gördüğümüze göre kamptaki pek çok şeyi kampın sahipleri yapmış. Mesela disko binasını, odaları, tüm bunların içlerini (lambalar, diskodaki taştan masalar, havalandırmalar, oturma yerleri, tezgahlar, vs.), duşları, Mutlu'nun ofisini, mutfağı, girişteki tabelayı (inanılmaz güzel bir tabela), sahneyi vs. Her sene de kampa yeni ne yapılabilinir diye değerlendirmeler yapıp ona göre yeni şeyler yapıyorlarmış. Mesela yıllar önce altı ebru atölyesi olan oda yokmuş, havuz yokmuş, yemek alanı farklıymış, mutfak daha küçükmüş, vs. Her sene kampı ziyaret eden, kampta konser veren isimler ise heyecan verici. Mesela geçtiğimiz senelerden birinde Erkan Oğur gelmiş kampa konser vermeye, bu sene de Birsen Tezer'in kampta konser vereceği duyuruldu (hatta sanırsam geçen hafta bahsi geçen konser gerçekleşti, Birsen Tezer'in sayfasından takip edebildiğim kadarıyla).
Kampın katılımcılara sunduğu rahatlık ve huzur ise apayrı bir konu. İlk olarak her türlü imkan sunuluyor ama kimse hiçbir şey yapmaya zorlanmıyor. Sabah yoga atölyesine uyanabilirseniz geliyorsunuz, istemezseniz gelmiyorsunuz. Fotoğraf atölyesindesiniz ama deri atölyesinde ne var ne yok merak mı ettiniz, gidip orayı ziyaret etmeniz mümkün. Doğa yürüyüşü yapmak istemiyorsanız koylara aynı zamanda bir tane de minibüs kalkıyor (arabanın ulaşabildiklerine tabii). Bu arada inanılmaz sevimli, filmlerdeki hippi minibüslerine benzeyen, içi, dışı, her yeri boyanmış Volkswagen minibüs de bambaşka bir renk. İstediğiniz vakit istediğinizi yapmakta özgürsünüz. Kamptaki insanlar o kadar sıcak kanlı, o kadar cana yakın ki kendinizi resmen evde gibi hissediyorsunuz. Mesela bilgisayarını getirip etkinlikler falan sırasında bilgisayarını tezgahta bırakanı vardı. Oraya gitmeden önce biraz şüpheli gelen bir durum bu; çalınır mı, başına bir şey gelir mi, bir şey olur mu... Oysa oraya gittiğinizde böyle konularda şüphelenmek o kadar saçma geliyor ki. Tam bir aile havası hakim kampa. Kampın sahipleri, organizatörleri büyük çoğunlukla akrabalar zaten. Onların akrabaları da kampın işlerine bol bol yardımcı oluyorlar (yemeklere, vs.). Aynı zaman da katılımcılarda da bir aile havası oluşuyor. Mesela 10 yaşında çocuğuyla gelmiş bir baba abiniz, kızı da kardeşiniz gibi oluyor; ki katılımcıların yaş aralığı az kişi olan bizim dönemimizde bile baya bir genişti (herhalde 7-8'den 45-50'ye bir yaş aralığı vardı). Bir o kadar da uluslararası kamp; bizim dönemde katılımcı olarak gelmiş bir Kanadalı kız, bir Japon kız, Yoga öğretmeni olarak gelmiş, yoga saatleri haricinde bir katılımcı gibi olan Rus hocamız ve ailesi vardı. Bunların haricinde yıllardır her yaz Kayaköy'e gelen ve artık uluslararası katılımcılardan sorumlu olarak kampta görev alan Hollandalı bir çocuk ve yine kampta (sanırsam havuz ve içeceklerden sorumluydu) çalışan bir de İngiliz mevcut.
Sanıyorum daha sayfalarca da anlatabilirim kampın güzelliklerini ama sanırım bu kadarı bir tanıtım yazısı olarak yeterli. Zaten ben ne kadar anlatırsam anlatayım her giden kendine göre başka güzellikler yaşayacak, bambaşka hatıraları olacaktır. Anlatmanın kolay kolay yeterli olacağını sanmıyorum. Kampın internet sitesinde dolaşmak ve ziyaretçi defterini biraz okumak benim verdiğimden daha fazla bilgi-fikir verecektir meraklılara: http://www.sanatkampi.com/index.html
Biz yazları fırsat buldukça gidebilmeyi umuyoruz Kayaköy'e. Aynısını herkese de tavsiye ediyoruz.
http://www.youtube.com/watch?v=JWmRlEZ1Zro İnanılmaz güzel bir konser olmuş gibi gözüküyor (Pınar'ın facebook grubunda paylaştığı videodur).
YanıtlaSilHarika gözüküyor resmen canım çekti Murat. Bu yıl kullanabileceğim bir iznim yok ama önümüzdeki yıla bir şekil katılmayı düşüneceğim bir atraksyon. Güzel yazmışsın dolu dolu, terazine rep.
YanıtlaSil