9 Temmuz 2012 Pazartesi

Emrah Ablak - Tübitak

Emrah Ablak, çizdiği her dergide heyecanla takip edilesi bir abimizdir. Ben şahsen çizimlerine ilk Kemik ve Lombak'ta rastlamıştım, Wikipedia diyor ki benden önce Avni, Dıgıl, Fos, Parazit, Biber, HBR Maymun ve L-Manyak'ta da çizmiş. O vakitler Penguen'de de çiziyordu, Penguen'den ayrıldıktan sonra kısa bir yayın ömrü olan Fermuar dergisinde galiba çizdi (benim aldığım Fermuar sayılarında çizimleri vardı en azından). Fermuar kapandığından beridir Uykusuz'da. 2 sayıda kapatılıp bir modern zamanlar miti olan Harakiri'nin ilk sayısında ismi geçse de iç kapak haricinde bir çalışması yok içinde; ki ikinci sayıda ismi de geçmiyordu zaten (hatta Harakiri'nin yeniden yayınlanacağı haberindeki çizer listesinde de yer almıyor, alsa ne güzel olurdu...).

Mevzubahis Tübitak hikayesini de sanırsam ilk olarak Lombak'ta çizmeye başlamış (ben Lombak'ta tanışmıştım kendisiyle). 2005 yılında Doğan Kitap'tan ilk toplama albümü çıkmış, ardından bu sene (2012'de) Mürekkep yayınlarından ikinci toplama albümü çıktı. Aynı zamanda da geçen sene (2011'de oluyor bu da) uzun soluklu bir çizgiroman tadında "Tübitak - Saklı Düşman" hikayesinin ilk kısmı yayınlandı.

Tübitak, bildiğimiz "Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu" nda, temizlik görevlisi olarak çalışan Bayram Efendi'nin hikayesini anlatır. İlk hikayelerde bilimsel bir kurumda çalışan cahil ama cüretkar bir temizlikçi görevlisinin bilimle tezatlığı üzerinden kurgulanan hikayelerde yavaş yavaş bir laboratuar'ın başı bilim adamı Azmi Cankuş da bir ana karaktere dönüşmüş, olay temizlikçi ile bilim adamı tezatı üzerinden yürümüştür. Çaycı bayram ve labda çalışan bilim adamları Ergin ve Hakan'ın da ana karakter olarak ön plana çıkmalarıyla kadro tamamlanmış.

Hikayeler genel olarak Azmi Cankuş'un geliştirmeye uğraştığı yeni bir teknoloji ile açılır. Azmi abimiz bize teknolojinin geri planını ve gelinen son noktayı anlatır, sonrasında da ürettiği yeni ürünü-teknolojiyi tanıtır. Ardından bir şekilde genellikle bir densizlik sonucu Bayram hikayeye dahil olur ve yeni ürünü-teknolojiyi kurcalamaya, bazen bozmaya, bazen de kendince kullanmaya başlar. Sanıyorum ki Emrah Ablak'ın bir makine mühendisi olması dolayısıyla olacak, bilimsel, teknolojik yaklaşımlar, terimler o kadar başarılı ve gerçekçi ki hikayelerde insan bazı hikayede anlatılanların belli bir seviyede gerçek olabileceğini düşünüyor (ki bazılarında gerçeklik payı da var belli bir noktaya kadar. Mesela Cern'deki bilimsel araştırmayla ilgili olan hikaye gibi). Dolayısıyla bilime en ufak bir ilgi duyan insanların zevkle okuyacağı hikayeler var ortada. Tabii öte yandan bilimle alakası olmayan Bayram efendi ve çaycı Ali emmi'nin varlığı, olaylara kattıkları bakış açıları da bilimsel konulardan hiç zevk almayan insanların da hikayeleri zevkle okumasını sağlar eminim. Özellikle Emrah Ablak'ın yaratıcı fikirleri ve başarılı hikaye kurguları kesinlikle takdire şayan.

Toplama hikayeler bu şekilde, öte yandan "Tübitak - Saklı Düşman" bambaşka bir kafa. Bu noktada Emrah abimizle ilgili bilinmesi gereken bir konu daha var. Kendisi motorcu bir gezgin aynı zamanda. Hatta Uykusuz dergisinde bir hafta bir çeşit gezi güncesi yazmış-çizmişti. Aynı zamanda yine Uykusuz'da Memo Tembelçizer de Emrah Ablak'la birlikte çıktıkları bir motor gezisini hikayesine yedirmişti. Bahsettiğim gezi, ayrıntılarını net hatırlamasam da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki bir şehirden başlayan ve Türkiye'nin güneyindeki ülkeleri kapsayan bir gezi (Yalan olmasın ama sanki Suriye, Lübnan, Ürdün, İran'ı falan filan gezmişlerdi. Uykusuz'un konu ile alakalı sayısını bulup bakmak lazım...). Bu konu neden önemli? Çünkü Saklı Düşman tam olarak bir Bayram Efendi sakarlığı hikayesi değil. İlk sayısı Ankara'dan İran'a giden bir aksiyon, kovalamaca hikayesi. İlk sayının arkasında yer alan haritaya göre de hikaye Arap Denizi ve Kızıldeniz'de geçen bir gemi yolculuğu sorasında Lübnan'a, oradan da Suriye'ye geçecek. Sanıyorum ki buraları gezmiş olduğundan olacak, inanılmaz başarılı bir Tahran ve Yezd tasfiri var Emrah Ablak'ın hikayesinde, çizimlerinde. Hikayenin, kurgunun güzelliği, karakterlerin başarısı zaten toplama ciltlerden aşina olduğumuz konular; fakat uzun soluklu bir hikaye olunca anlatılan her şey ayrı bir güzel.

Tavsiyem odur ki 2 ciltlik toplama albümleri alın okuyun. "Saklı Düşman" a ise devamı çıkmadan sakın bulaşmayın. Şayet bir gazla okuyup ilk bölümün sonuna gelince insanın hevesi kursağında kalıyor, ikinci sayıyı beklemek baya bir zor oluyor. Şimdilik hikayenin İran bölümü sonrasında olacakları merakla beklemekten başka yapacak bir şey yok...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder