20 Haziran 2013 Perşembe

Man of Steel - Zack Snyder - 2013



Geçtiğimiz son on sene, birçok nedenden dolayı çizgiroman ve süper kahramanlar için altın yılları oldu aslında.  Şöyle geniş çerçevede bir bakınca, gelişen görsel efekt teknolojilerinin artması, çizgiromanın aslında aşırı derecede yüksek düzeylerde rağbet gören bir yayın dalının olması ve 'nerd' popüleritesinin artması gibi etmenler bizi bu günlere getirdi. Bu konu çok daha detaylı olarak tartışılabilir; ama konumuz o değil.



Her şeyde olduğu gibi süper kahraman camiasının da temelde tekel iki büyük babası var. Marvel yüksek dozda aksiyonu ve karizmanın üst sınırlarını ile çoğu kesime hitap ederken, DC işleri her zaman daha ince işleyerek, konunun da önemli olduğunu senelerce inatla vurguladı. İki kesimden de ayrı ayrı zevk aldığımı belirterek şunu söylemek isterim ki, DC eserlerine her zaman daha korkarak yaklaştım. Bu korku heyecanı ve saygıyı da yanında getirdi; bu yüzden DC'ye olan yakınlığım sanırım bir kıl daha önde.

Marvel sinemayı kahramanları ile boğarken, DC aslında çok bekleyip, seyrek vuran taraf oldu. Az dokundu sinemaya belki, bazı eserleri bizi tatmin etmezken, bazıları ise herkesin elini ayağını birbirine doladı. Şüphesiz ki en net örnek olarak o ünlü Kara Şovalye örneğini masaya koyabiliriz bam diye. Yarasa adam, harika konusu ve uzamını, Nolan'ın akılcılığı ve beceresi ile harmanlayarak bizi, bu sektördeki çıtanın yükselebileceğine inandırdı ve bu şekilde kendini ayrı bir yere konumlandırdı.

Avengers denen cesaret gerektiren adımdan sonra, DC'nin de karşı atağa geçeceği söylemleri çıktı orada burada. 'Onlar da Leage of Justice yapacak abi!' dendi. İnanmadık tabi; ama olsa güzel olur dedik. Sonra bir baktık ki, o Justice elemanlarının şahsi filmleri, Marvel'ın tutturduğu gibi hiçbir şekilde aynı çizgide olamadı. Batman klas yapısının korurken, Green Lantern popcorn Hollywood yapımlarından biri olarak kaldı, biz de onları aynı filmde hayal edemedik, 'Başka sefere artık.' deyip yolumuza devam ettik.

Daha sonra Man of Steel çıktı ortama. Watchmen'ın uyumlu adaptasyonundan bence alnının akıyla çıkan Zack Snyder abinin elinden gelecek filmin çekirdek kadrosunda Nolan da vardı. Heyecanlar artarken zaman geldi geçti, filmi Imax perdesinde izleme fırsatımız oldu. Baktık ki, yok, bu da bambaşka bir film.


Man of Steel, aslında bir özüne dönüş projesi, yeniden yapım. 1978 yapımı Christopher Reeve'li Superman filmin konusu ile aynı çizgide tekrar ilerleyerek hikayeyi baştan başlatıyor. Bence iyi de ediyor; çünkü Superman Returns hayal kırıklığından sonra gördük ki, General Zod'lu bir başlangıç, Luthor'dan ziyade bizi Kal-El'in köklerine daha efektif bir şekilde götürüyor. Kal-El'in nereden geldiği, ırkı, amacı, aslında Kriptonlular ile daha iyi bir şekilde bize aktarılıyor. 

Aslında konuyu anlatmadan direkt yoruma girdim, ki bunu yapmamaya özen gösterirdim; fakat burada pek konuyu anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Adam süper işte, ama neden süper, onu filmi izlerken görürsek bence daha heyecanlı oluyor. 

Filmden sevgili Murat ile çıktığımızda bir konuda basitçe hem fikir olduk; 'Bir Batman değil.' Dark Knight güzel kurgusu, müthiş gerilimi ile beraber aslında, özellikle ikinci film zamanında, herkesin ağzına dolanan bir özelliğini daha ortaya koymuştu; 'Gerçekçilik'. O müthiş Gotham uzamı, pürüzsüz bir biçimde günümüz şehirlerine adapte olmuş ve bize her şeyi su gibi bir gerçeklikle sunmuştu. Bu yüzden bence Dark Knight herkese hitap etmişti. Gerçekçi bir uzamda adalet için savaşan bir savaşçı ile, kaosu yemin olarak bellemiş insanlar kapışıyordu, bu konu herkese hitap ediyordu; iyilik ve kötülük sadece vücut bulmuştu o kadar. 

Man of Steel'de ise böyle bir avantaj maalesef bulunmuyor; çünkü yapısı gereği Superman'in gerçekçilikle bir alakası yok, adam uzaylı zaten boylu boyuna. Ama burada bence başka bir silah ortama giriyor ve bence bazı kitleleri olabildiğince doyuruyor; Bilimkurgu. Man of Steel öylesine güzel bir bilimkurguya oturtulmuş ki, bir süper kahraman filminden ziyade, değişik bir bilimkurgu filmi izliyormuşum hissine kapıldım çoğu zaman. Kripton'daki bina, araç, cihaz, teknoloji faktörlerine hayran kalırken, filmin ikinci yarısında baş gösteren 'Uzaylı istilası' konusunda çok heyecanlandım. Emin olun, eğer uzaylı bazlı filmleri seviyorsanız, bu film izlediğiniz 10 uzaylı istilası filminin 7'sından iyi. 



Bilimkurgu bu kadar güzel işlenmişken, Süper kahramanımız da filmin ikinci yarısına kadar güzelce pişirilmişken, geriye bir etmen kalıyor. İyi bir süper kahraman nasıl var olur? Cevabı Joker'den geliyor; tabi ki becerikli bir kötü adam ile. Antagonistimiz General Zod (Michael Shannon), 78'deki Zod'un çizgiromansı, teatral havasından oldukça sıyrılmış bir şekilde karşımızda bu sefer. Asker olduğunu sonuna kadar belli eden, cuntayı savunan, gerekirse soykırımı, ırkının iyiliği için gerçekleştiren ve bunu dişlerini sıkarak hisstettirdiği nefretiyle ortama saçan bir villain var ortada. Koruduğu sakinliğinin aslında biriktirdiği nefretinin bir simgesi olduğunu çevresine güzelce aktarırken, amacına ulaşmak için kural tanımayan ve iyiliğin korunması için kötülüğün de yapılması gerektiğini savunuyor Zod. Seyrettiğim başarılı kötü uzaylı profillerinden biri General benim için. Kendisine 10 puan.



Filmin belki benim için tek sorunu Kal-El'in gelişimi ve Zod konusunun filmin içinde biraz sıkışık olarak durması. Film aslında Kent'in doğuşuyla başlayıp daha sonra Zod'un işgali ile devam ediyor. Aralarda ise bize geri dönüşlerle (flashback) Clark Kent'in aile ilişkileri, dünya algısı, güçlerini tanıması ve benlik sorgulamaları gibi konularda bilgilendiriyor; fakat (en azından benim için) flashback'lerin bazı sekansları o kadar tempoyu düşürüyor ki, salgılanan adrenalinler boşa gidiyor. 

Evet mantık hataları var, 'ama şurada bu nasıl oldu, şu neden böyle olmadı?' gibi sorular sorduruyor film; fakat boşverelim bence daha iyi, uzaylılar fethediyor dünyayı, çok mantık aramamak lazım diye düşünüyorum. Zira o kadar çok sunulan malzeme var ki filmde, mantık aramak yerine onlardan zevk almak salondan memnun ve mutlu ayrılmanıza neden oluyor. 

Man of Steel özellikle DC severler ile bilimkurgu severleri kendine çeken bir yapım. Süper kahraman, biraz düşündüren yan konular ve akılcı bilimkurgunun sağlıklı bir füzyonla harmanlandığı film sıradan bir süper kahraman yapımı değil; ama bu sektör daha iyilerini de gördü. 

Bu arada o bir S değil, bizim memlekette o Umudun sembolü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder