25 Ekim 2011 Salı

Sleeping Beauty

Güzel düşünülüp heba edilen geçen sene filmi olan Sucker Punch'un masum çekici kızı Emily Browning bu sefer çok ilginç bir projede yer almış.

Julia Leigh isimli bayan yönetmenimizin ilk filmi Sleeping Beauty. Film Lucy adlı güzel mi güzel, ilginç mi ilginç kızımızın yine bir o kadar ilginç hayatını çok ilginç bir şekilde bize gösteriyor. (Her şey çok ilginç yani özetle.) Lucy hayatını programlamaya ve uykuya özellikle önem veren bir üniversite gencidir. Hayatının farklı parçalarını iç-içe izlediğimiz Lucy en sonunda, adından bile bahsedilmeyen arzu ve şevklerin gerçekleştirildiği, profesyonel bir şirkette işe girer. Sonra olaylar gelişir.

Baştan söylemeliyim ki, Sleeping Beauty esenlikli bir film değil. Evet bir Lars von Trier ya da Gaspar Noe kadar da sıkmıyor canımızı ama en azından yarattığı durumlar ve olaylar sayesinde izleyiciyi düşündürüyor, yapılan şeylerden ötürü utandırıyor, usandırıyor, hatta bazen düşürüyor. Lucy'nin çalıştığı iş yerindeki gerginlik, klüpteki akıl almaz yöntemleri, erkek arkadaşı ile yaşadığı dünyanın en garip ilişkisi, evde arkadaşları ile yaşadığı sıkıcı durumlar ve izlerken bizim Erinç ile 'Vakıf' adını verdiğimiz -bence dünyanın en mükemmel- şirketinde yaşanılan ve ağzı açık bırakan olaylar izlerken Lucy adına gerçekten değişik duygulara sahip olmamıza neden oluyor. Hikaye ve sunum bakımıdan çok çekici bir film Sleeping Beauty.

Hikayenin ilginçliği bir yana, görüntü yönetmenliği tam bir şaheser. Kamera açıları, setler, renk seçimleri, sinematografi olağanüstü. Özellikle vakıfın gösterildiği sahneler özenle çizilmiş resimler gibi. O kadar rahatlatıcı, o kadar göze hitap eden bir film ki, bir de üzerine yaratılan yoğun atmosfer ve şiir gibi anlatımla biz kendimizden geçtik. Vakıfın sahneleri izlerken neye bakacağıma, neye dikkat edeceğime karar veremedim, çok heyecanlandırdı beni o sahneler ciddi olarak.

Lucy'nin hayatı dolu dolu olmadığı için karakter sayısı da çok değil filmde. Buna rağmen var olan oyuncular güzel bir iş çıkarmışlar bence. Gerçi Emily Browning Sucker Punch'ta nasıl her sahnede sadece ağlıyorsa, bu filmde de çoğu sahnede ya uyuyor, ya da sadece bakıyor. Buna rağmen göze hiç batmıyor, ki film biraz garip olduğu için gayet de filme uyuyor Emily ablamızın odun oyunculuğu. Diğer oyuncular ise gayet başarılılar.

Film beni benden aldı evet, ama tam doyuma ulaşamadım. Güzel bir film, beklentileri yükseltmek istemem; ama her şeyden bağımsız olarak film sadece 'Vakıf' için izlenmeli. Dünyanın en ahlaksız, en konuşulmayan işlerinin yapıldığı Vakıf'ın mükemmel bir iş disiplini ve mottoları var. O kadar limitli, o kadar siyahla beyazın kesin olduğu bir yer ki vakıf, bu dünyadan değil adeta. Gerek yarattığı atmosfer, gerek kıyafet seçimleri ve karakterler ile bana aşırı derecede Pasolini'nin Salo'sunu anımsattı ve çok gerdi. O kadar gerdi ki hatta, zevk aldım. Bir de kişisel bir düşüce, nedenini bilmiyorum (muhtemelen Lucy'nin kıyafetın çok büyük etkisi var.) ama Lucy'nin işten önce patronuyla çay içip, uyumak için sedatif ilacını aldığı sahneler (fotoğrafını koydum hatta yukarıya) de bana Rosemary'nin Bebeği filmini anımsattı biraz biraz, değişik bir gerginliği ve bir 60lar havası vardı. Sadece paylaşmak istedim.

Değişik bir deneyim için Sleeping Beauty tam bize göre. Deneyci filmler sevenlerin kaçırmak istemediği bir film. Ha yok Hollywood sineması diyorsanız, Sleeping Beauty dünyanın en kötü filmi. (Bakınız imdb review'ları.)



2 yorum:

  1. Çay sahnesinin görüntüsünü iliştirmen şık olmuş. Bir diğer etkileyici sahne, vakıftaki hizmetten faydalanan amcamızın kamerya (daha doğrusu gözlerimizin içine bakarak) yaptığı konuşmaydı. Bunun sinemada liteatüründe özel bir adı vardır kesin. Tuhaf filmdi, bu tahaflıklarından ötürü izlenme listesine alınmalı kesinlikle.

    YanıtlaSil
  2. Onu o gece de dedim de, artık nerelerde araya kaynadı. Ya da dememiş de olabilirim, çok şey geçiyordu aklımdan.

    Dediğin ikinci sahneden de bahsedecektim bak yazıda, unutmuşum resmen. Evet o sahne çok gerdi beni ciddi!

    YanıtlaSil