21 Ekim 2011 Cuma

New York Trilogy - City of Glass

Yazan: Paul Auster

Aslında serinin tamamını bitirip bir yazı yazmak vardı kafamda; ama ilk kitaptan sonra öylesine beğendim ki, dayanamadım. 

Absürd ve suç kurgusunu bir araya getiren ünlü yazar Paul Auster amcamızın daha önce Timbuktu adlı kitabını hediye olarak almıştım. Başrolde Bay Kemik adlı bir köpeğin olduğu çok hoş ve sürükleyici bir kitaptı kendisi. Daha sonraları Amerikan Edebiyatı üzerine doktorasını yapan yarı Amerikan, yarı Türk bir arkadaşımdan, "Olmaz. Paul Auster'ı kendi dilinde okuman lazım." yorumunu aldıktan sonra geçenlerde gördüğüm New York üçlemesini kitapevinde görünce affetmedim. (İyi para verdim lan aslında, ama olsun.) Mükemmel bir kapağa ve iç dizayna sahip kitap zaten gözüme direk çarpmıştı, eh bir de en ünlü kitabı New York üçlemesiymiş zaten, haydi dedik.

İlk kitap olan City of Glass, durgunluk ve hatta gerileme dönemini yaşayan bir yazar olan Daniel Quinn'in bir gece yanlış bir telefon almasıyla başlayan ilginç hikayesini bizlere anlatıyor. 'Dedektif Paul Auster'ı arayan telefondaki kişiye yardım etmek isteyen Quinn, kendini Auster olarak tanıtıp hayatına yeni bir sayfa açar. Hayatı boyunca suç romanları yazan Quinn, gerçek hayatta kendini bir anda bir suç romanının baş karakteri olarak bulur. Sonrası telefon görüşmeleri, sürekli alınan notlar, gün içi kişi izlemeler, sırlar ve çözme girişimleri ve ilginç bir yan hikaye. 

Olabildiğine sürükleyici ve ilginç bir hikayesi var City of Glass'ın. Dün gece Erinç'e de diyordum, "Bored to Death" adlı bir dizi var fetişi olduğumuz. Jason Swartzman fetişliğimizden kaynaklanıyor biraz gerçi ama dizi olağan Amerikan dizilerinden çok farklı bir havaya sahip, başarısız bir yazarın özel dedektifliğe başlamasını anlatıyor bize. Hafif Agatha Christie, hafif kara film, hafif kara mizahın olduğu çok tatlı ve absürd bir dizi özetle. Yakın zamanda üçüncü sezonunun başlamasıyla New York dedektifliğini özlediğimizi zaten farketmiştik, o yüzden bir de üzerine Paul Auster amca çok iyi geldi. 

Bence orjinal dilinde okunmasa da olur, ben ekstra birşey almadım İngilizcesinden; ama sarı kapak kitap sevenlerin çok hoşuna gidecek bir roman. En azından birincisi. 

5 yorum:

  1. Murat yazı giriş zamanından tamamen emin oldum, 05:25'te yazmadım ben yazıyı mesela!

    YanıtlaSil
  2. :D Şunun saat ayarlarını bir kontrol edelim. Amerika'ya falan ayarlı herhalde.

    YanıtlaSil
  3. GMT-8 (Pasifik) ten GMT+2 (İstanbul) a aldım.

    Senin yazını okuyunca açıkçası Timbuktu'yu çok merak ettim ben. Türkiye'ye dönüşe not ettim.

    YanıtlaSil
  4. Ama almadın o ayrı (Şu sıralar uçuyorsun, hatta kondun Dusseldorf'a.)

    YanıtlaSil
  5. Not da etmemişim zaten. :D Yanımda kitap da getirmedim bu sefer zaten, alsam da okuyamayacaktım. Temelli dönüşe artık (bu sefer kesin olarak not ettim).

    YanıtlaSil