9 Şubat 2017 Perşembe

Berber - Tayfun Pirselimoğlu

Sıradan bir mahalle esnafının hikayesi "Berber". Baba mesleği, babasının dükkanını almış, yıllardır berberlik yapıyor ana karakterimiz (berber). Bir de ek bir uğraşı var, zaman zaman birilerini vuruyor. Tetikçi yani, kiralık katil denilen türden. Kendisine zaman zaman bir fotoğraf ve hedefiyle ilgili bilgiler geliyor, berber de gidip hedefteki kişiyi vuruyor.  Kimi, neden öldürmeye çalışıyor olduğu, işi hayatına işlemeye başlayıncaya kadar umurunda olmuyor. Ne zaman ki işler beklenmedik şekilde karışıyor, işin içine aynı yüzüğü takan insanlar girmeye başlıyor, Zeki Müren'in şöförünün taksisine denk geliyor, eski maktullerinin fotoğraflarına denk gelmeye başlıyor, berberimiz huzursuzlanmaya başlıyor.


Başarılı bir kara hikaye "Berber". Kara filmlerle ilgili bir yazı okumuştum, madde madde kara filmin özelliklerini anlatıyordu. Dedektif, femme fatale (ölümcül hatun), iki taraflı ajanlar, gece buluşmaları, ıssız sokaklarda koşuşturan gölgeler, fötr şapka ve trençkot, cevapsız telefonlar, dumanaltı kafeler ... Son madde olarak ise "klasik kara filmlerin en önemli özellikleri listelenen özelliklerden büyük çoğunluğunu içermezler" diyordu. Kara filmlerin en ortak özelliği, ortak özelliklerinin olmaması gibi. "Berber"de de yukarıda saydıklarımdan hemen hemen hiçbirisi yok. Özellikle yakalanmaya çalışan bir katil yok, tam tersine katilin gözünden takip ediyoruz hikayeyi. Arka planda ise patlayan bombalar, süikaste uğrayan gazeteciler ve politikacılar, şüpheli şekilde batan gemiler, sarı yağan kar, güvelerin işgali ve kıyamet var. Her ne kadar hikaye çalkalanan, gündemi hiç sakinleşmeyen bir ülkede geçse de (tanıdık geldi mi?) berberin daha gündelik, sakin bir hayatı var. Önemli bir politik kişiyi öldürdüğü zaman hayatındaki en önemli değişiklik, işinin sonuçlarını gazetelerde görmek. Başbakanı açıklama yapmak zorunda bırakan bir patlamanın berberin hayatına, dükkana gelen can sıkıcı bir müşteri kadar etkisi yok (tanıdık geldi mi?). Hiçbir patlama, direk hayatını etkilemediği sürece arka plan gürültüsü olmaktan öteye geçemiyor.

Çok yönlü sanatçı denilen insanlardan Tayfun Pirselimoğlu. Hemen hemen her yıl ya bir filmi, ya da kitabı çıkıyor. En son bir doppelganger hikayesi olan "Ben O Değilim" girmişti vizyona. Son birkaç aydır Ot dergisinde yazıları da çıkıyor. Viyana'da resim mezunuymuş, kimi ortak, kimi kişisel sergilerde de yer almış. Bir yerde filmlerinin hikaye çizelgesini sahne sahne, çizgi roman gibi çizdiğini duymuştum. Zaten çizgiromanlara çok uzak da sayılmaz, İthaki yayınlarından çıkan çizgiroman "Gorazde Güvenli Bölge" nin önsözünü yazmıştı. Doğada kamp yapmaya çıksa ateşi bile sanatsal yakardı büyük ihtimalle. Kimi çok iyi somun seçer (M3), kimi de sanatçı olur hayatta. Önemli olan kamp ateşinde pişen sucuklar lezzetli olsun. Ekmek taze olmasa da kenara biraz köz çeker, kızartırsın, fırından yeni çıkmış gibi enfes olur. Bir de kahvaltıdan biraz kaşar aşırıp sucuğun üzerinde erittin mi, üzerine de az kekik... Odunları da çadır şeklinde dizdin mi ortam alev alev olur. Ara ara da ateşe kozalak atar, patlatırsın. Bir de birisi çay demlesin odun ateşinde, çiviye çivi misali sucuğun hararetine bastın mıydı...

Oldukça güzel bir kitap "Berber". Tavsiye olunur, okuyun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder