10 Eylül 2012 Pazartesi

Feriköy Mezarlığı'nda Randevu - Barış Uygur

Barış Uygur abimizi çoğunlukla mizah dergilerinden tanıyoruz. Bir zamanlar Pişmiş Kelle'de, Gırgır ve Alarm dergilerinde yazıyormuş kendisi, hemen hemen ilk sayısından beridir de Uykusuz'da. Kimi zaman politik taşlama, kimi zaman da güncel yaşamdan ironiler yazdığı "Akıl Fikir Ofisi"  ve tamamen politik taşlamadan oluşan "Normal Şartlar Altında" adlı iki köşe yazıyor kendisi her hafta.

"Feriköy Mezarlığı'nda Randevu" Barış Uygur'un (yanlış bilmiyorsam) ilk romanı. İlk bölümleri 2004 yılında Otium internet sitesinde tefrika olarak yayınlanmış (tefrika [arapça]: Gazete ve dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi.). Kitabın kapağındaki ve tanıtımlarındaki "Bir Süreyya Sami Polisiyesi" ibaresine bakaraktan devamının geleceği, Süreyya Sami'yi başka işlerde de göreceğimizi kabul edebiliriz sanırım.

Süreyya Sami, İstanbullu bir eski polis. Kendisini kitabın arka kapağından az çok tanımak mümkün: "Süreyya Sami, beyhude zaman usancıyla televizyonu zaplarken, sağa sola bakınırken, iş işte, o kadının peşine düşüyor. Yanında yıkık dökük senelerle dolaşan, cehalet ambarlarında gezinirken hiç susmayan sinik bir adamla tanışıyoruz. Teşkilattan ayrılmış, kendisiyle konuşmaktan yorulmuş, uzun cümleler kuramayan bir adamın polisiye defteri açılıyor böylelikle." Bir üst çerçeveye çıkıp, okuyucu nezdinde değerlendirecek olursak Süreyya abimizin en büyük sıkıntısının güncel kahraman polis Behzat Ç. ile karşılaştırılmak olacağını düşünmek yanlış olmaz. Aslında kitabı "Süreyya Sami Polisiyesi" olarak tanıtmak böyle bir karşılaştırmaya neden oluyor ve Süreyya abimize haksızlık ediyor. Süreyya abimiz, Behzat abimizden çok farklı. Öncelikle Süreyya abimiz aksiyon adamı değil. Kendisi Amerikan kara filmlerinden tanıdığımız bir detektif. Polislikten ayrılabildiği kadar erken ayrılmış. Aslında detektif olmak gibi bir niyeti yok, sadece birileri ona detektiflik yapması için para verirse detektiflik yapıyor. İkinci olarak, Behzat abimizden farklı olarak Süreyya Sami çok güvenilir, çok idealist ve çok da sorunları olan biri de değil. Mantığına yatan şeyleri yapıyor, elinden geldiğince (mantık çerçevesi dışına çıkmadıkça) ahlaklı, dürüst (yasaya uygun) işler yapıyor. Kahraman olmak gibi bir derdi yok, hayatını sürdürsün yeter. Öte yandan hem Ece Temelkuran'ın bir yazısında belirttiği, hem de bizim kendi aramızda sohbetlerde bahsettiğimiz üzere Behzat Ç. ne kadar ergenlik sancılarından kurtulamamış, ergen delikanlı profilinden sıyrılamamış bir karakterse, Süreyya Sami de bir o kadar ergenliğini bitirememiş bir karakter. Toplumsal olgunluk bakımından sınıfta kalmış; mesela kravat seçerken: "... yıllar yılı çok önemsiz bulduğum bu garip aksesuarın ne çok anlamı varmış meğer. Eh, onların hiçbiri aklımda değildi ve benim sadece üç kravatım vardı. Ben de ütülü olan tek bir tanesini seçmek zorundaydım." (sayfa 59). Benzer şekillerde yaşındaki ilerlemenin karakterine yeterince yansımamış olduğunu ikili sohbetlerinde, daha çokca da okuyucu ile sohbetlerinde (monolog desek daha doğru) görüyoruz.

Türkiye'de bir film noir detektiflik öyküsü için İstanbul ideal bir fon oluşturmuş. Barış Uygur da gerek karakterinde, gerek hikayesinde Türk insanının yapısını (çoğunlukla İstanbullu olmak üzere büyük şehirli insan tipi) kara film çizgisine başarılı yerleştirmiş. Çok çetrefilleşmeyen bir kurgu, az ama öz karakterleri ile başarılı bir hikaye olmuş. Olur da devamı gelirse, artık ana karakterlerin yapıları az çok oturmuş olacağından ötürü çok daha güzel kitaplar olacaklardır.

"Annem yıllar önce bana "Bir kadın aranmak istemiyorsa onu asla arama. Bazı kadınlar, sen onları ara diye aranmak istemiyormuş gibi yapabilir. Onları da arama. Aranmak isteyen bir kadını da arama, bırak o seni bulsun" demişti. Annemin bütün öğütlerine uysaydım zaten şimdi bambaşka yerlerde olmam gerekirdi.

Ama bu öğüdüne uymanın pratikte mümkün olup olmadığını bilmiyorum. Aslında basit görünüyordu: "Asla kadınları arama." Doğrusunu isterseniz arayacak pek kadın tanıdığım da söylenemez. Onları da aramayarak kaybetmek çok mantıklı gelmiyor. Şimdi tek yaptığım şey bir kadını, üstelik tanımadığım bir kadını aramak. Üzgünüm anne."
Feriköy Mezarlığı'nda Randevu, arka kapak

1 yorum: